Uğur Gürses Hürriyet Gazetesi

Darbe girişimi sonrasının ödemeler dengesi

Dün açıklanan veriler net bir tablo sunuyor; Türkiye’nin reel kesimdeki şirketleri ve bankaların dış finansmana erişimi azaldı. Hatta net geri ödeyici pozisyona geçtiler.Birincisi son bir yıldaki o acayip altın...

16 Eylül 2017 | 189 okunma

Dün açıklanan veriler net bir tablo sunuyor; Türkiye’nin reel kesimdeki şirketleri ve bankaların dış finansmana erişimi azaldı. Hatta net geri ödeyici pozisyona geçtiler.

Birincisi son bir yıldaki o acayip altın hareketi olmasaydı cari açığımız aynı düzeyde seyrediyor olacaktı. Geçen yıl net 3.5 milyar dolarlık altın ihraç ederken, bu yıl net 7.1 milyar dolarlık altın ithal etmişiz. Yani altını Birleşik Arap Emirlikleri’nden ihraç edip yeniden aynı ülkeden ithal eden durum olmasa bu yıl da 37 milyar dolarlık bir cari açık değil, kabaca 30 milyar dolarlık bir cari açık veriyor olacakmışız. Geçen yıl temmuz ayında son 12 aylık cari açığımız 28 milyar dolardı.

İkincisi, doğrudan yatırımlar değişmemiş; kabaca net 9 milyar dolarlık doğrudan yatırım almaya devam etmişiz. Bunun hemen etkilenmesini beklememek gerekir. Bu tür yatırım kararları çok önceden planlanan ve anlaşmalara bağlanan, ama ödeme ve el değiştirmesi ödemeler dengesine cari yıllarda yansıyan yatırımlardır. Ayrıca doğrudan yatırımların yarısının gayrimenkul alımlarından oluşması da değişmemiş.

Ödemeler dengesinde değişen tablo şu; geçen yıl darbe öncesine kadar son 12 aylık toplamda şirketler ve bankalardan oluşan özel kesimin sağladığı krediler hızla düşmüş, hatta nette geri ödeyici duruma geçilmiş. Basit bir örnek; bankalar temmuz 2016’da son 12 aylık toplamda 37.2 milyar dolar kredi sağlayıp, 22.9 milyar dolar geri ödeme yaparken, borç çevirme oranı da yüzde 162 idi. Temmuz 2017’de son 12 aylık tablo şöyle; 33.3 milyar dolar kredi kullanımına karşılık 36.6 milyar dolar geri ödeme yapılmış. Borç çevirme oranı yüzde 91.2’ye gerilemiş. Bu oran mart 2010’dan sonraki en düşük oran.

Üçüncüsü, şirket ve bankaların kredi kullanımlarının ya da imkanlarının neredeyse sıfırlanmasıyla, hatta terse dönmesiyle; akım olarak terse dönen kabaca 13 milyar dolarlık fonun nasıl telafi edildiği çok açık bicimde “portföy yatırımlarında” görülüyor. 14.4 milyar dolarlık bir portföy yatırımı yani “sıcak para” sağlanmış son 12 ayda. Bunun da tahvil biçimindeki araçlara yapılan 12.2 milyar dolarlık yatırımla olduğu görülüyor. Ağırlıkla da devlet tahvillerine. Peki ne oldu da arttı? Basit; Türkiye’nin notu düştü, risk primi yükseldi. Bir de, TL’nin hızla değer kaybı karşısında, faizlerin artışına dönük baskıların ‘süngüsünün düşmesi’ nedeniyle Merkez Bankası faizleri 3 puana yakın artırabildi. Asıl, küresel iştahın yeniden gelişen ülke tahvillerine dönük olarak artması da bu fon akışını canlandırdı.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Kur, piyasa ve merkez bankası bağımsızlığı 13 Temmuz 2018 | 717 Okunma Bütçe hakkı yetim kalmasın 10 Temmuz 2018 | 319 Okunma Yolları çatallanan bahçe 06 Temmuz 2018 | 348 Okunma Seçim bitti geçim sınavı başlıyor 03 Temmuz 2018 | 281 Okunma Küresel yokuşta pahalı bir bedel 29 Haziran 2018 | 341 Okunma