Harcamalarının neredeyse üçte biri ile dörtte biri arasında gıdaya giden en yoksul yüzde 40’lık kesime ödetilen bedel de yüksek olmaya devam ediyor; enflasyon ve bunun içinde de gıda fiyat artışları kanalıyla. Son 6 ayda yüzde 12’ye dayanan genel enflasyonun, yüzde 17.4’e vuran yıllık gıda fiyat artışının en çok hasarı yoksula oluyor.
Enflasyon artıyor; “sebep gıda fiyat artışı” deniliyor. Gıda fiyatı artışında kur artışının etkisi daha düşük bir sesle söyleniyor. Çok da konuşulmayan şu; faizleri zamanında arttırmayıp kurun yükselişini seyretme ve devamında fiyatlama davranışındaki bozulma gibi faktörler var.
Temmuz enflasyonunda sorunlar ortaya dökülmeye başladı; gıda fiyatları düşüyor derken, enflasyonun çekirdeğinde yeniden bir artış eğilimi baş gösterdi. Enerji, gıda, alkollü ve alkolsüz içecekler ile altın fiyatları dışarıda tutularak hesaplanan çekirdek enflasyon (C) yüzde 9.2’lik bir yıllık artıştan yüzde 9.6’a yükseldi. Geçen yılki değerlere bakarak, yükselmeye devam etmesi güçlü olasılık.
İmalat sektörü fiyatlarındaki artış ise düşüşün ardından yeniden yükseldi; yıllık yüzde 17.7’de.
Bu durumda, enflasyon için en iyimser olunan ayda işler karıştı. Turnusol gibi ortaya çıktı ki imalat ve hizmet sektöründe yükseliş var, çekirdek enflasyon da yükseliyor. Hani o çok tekrarlanan haliyle, sanki gökten geliyormuş gibi dışsallaştırılan, günahı ‘bir takım spekülatörlere’ zimmetlenen gıda fiyatları temmuzda gerilerken, çekirdek enflasyon ve üretici fiyatları arttı. Buna ne bahane bulacağız?
Gıda fiyatlarında binde 9’a yakın bir düşüş var; yıllık artış da yüzde 9.9’a gerilemiş durumda. Bu da genel fiyat endeksi olan TÜFE’nin yüzde 9.9’a gerilemesini sağlayan önemli bir etken oldu. Ancak bu düşüş olasılıkla son buldu. Geçtiğimiz yılki gıda fiyat düşüşlerinin olduğu bir baz üzerinden gideceğimiz için, bu yıl örneğin ağustosta; geçen yılki yüzde 2’lik bir düşüşten uzak bir gıda fiyat düşüşü olursa yıllık artış yükselecek.