SOKAKTAKİ yurttaş için de şirket yöneticisi için de ekonomiye dair barometre döviz kurudur. Kabaca, döviz kuru yüksekse işler yolunda gitmiyordur; gerilediği yerde kalıyorsa toparlanma var demektir.
Dünkü tablo şöyleydi; ‘yarım dolar + yarım Euro’dan oluşan “döviz sepeti” 4.27’de idi. Bu seviye, 30 Kasım tarihindeki zirve değeri olan 4.31’in sadece yüzde 1 altında.
Dolarla ölçenlere de bir kerteriz vermek gerekir; Euro dolara karşı güçlendiği için, dolar o tarihe göre yüzde 4.4 düşük. Eğer o günkü parite (1.18) geçerli olsaydı; bugün dolar kuru 3.98-4 seviyesinde olacaktı.
Özetle, döviz kuru düşmüş değil, hane halkı ve şirketlerin döviz hesapları artmaya devam ediyor; o günden bugüne, 9 milyar dolar daha eklediler.
Peki neden böyle oluyor?
Çekirdek enflasyonu yüzde 12’lerde seyreden ve döviz açığı olan bir ekonomide Merkez Bankası’nın durumu seyretmesi; TL’yi korunaksız-kalkansız bırakması. Vatandaş kendi “korunma” yöntemini seçiyor; ‘dolarizasyon’.
Peki buna ne yol açıyor?