Uğur Gürses Hürriyet Gazetesi

Rehavetin ‘meyveleri’ bitmez

Basit bir hesapla; 2016 Eylül ayında not indiriminin yapıldığı günden, 2017 Mayıs sonuna kadar kur artışı kabaca yüzde 20 oldu. Öyle pek de “vız gelip tırıs gitmemişti”; Ocak ayında kur...

10 Haziran 2017 | 79 okunma

Basit bir hesapla; 2016 Eylül ayında not indiriminin yapıldığı günden, 2017 Mayıs sonuna kadar kur artışı kabaca yüzde 20 oldu. Öyle pek de “vız gelip tırıs gitmemişti”; Ocak ayında kur artışı, faiz artışı öncesine kadar yüzde 30’a vurmuştu. En başta yapılacak olan, sona bırakılınca yeniden başa dönülemiyor. Nitekim öyle de oldu. Elde yüzde 20’lik bir kur artışı kalakaldı.

Peki fiyatlara nasıl yansıdı?

Eylül 2016-Mayıs 2017 arası 10 aylık dönemde, tüketici fiyatlarını ölçen endeks (TÜFE) yüzde 10 arttı. Hane halkının tüketim harcamalarını baz alarak, en fazla harcama yapılan, en yüksek ağırlığı olan kalemlerdeki artışlar şöyle; konut ve kirada yüzde 6, gıda ve içecekte yüzde 14, ulaştırmada yüzde 15. Bu artışların 10 aylık dönemde olduğunu anımsatalım. Bir de, gelir gruplarına göre en düşük yüzde 20’lik kesimin, harcama sepetlerinde gıdaya ayırdıkları payın yüzde 30 olduğunu da anımsatalım.

Tüketici tarafında en büyük ‘sopayı’ yoksulların yediği ortada. “Aman faizlere ellemeyelim” derken, fatura yoksullara gönderildi. Yine aynı retorik; “enflasyonun nedeni gıda fiyat artışı” diyerek dışsal bir neden varmış gibi sorunu öteleme çabası. Yapısal nedenlerin olduğu doğru; bunlara hala çözüm bulunamadığı, durmadan gıda komitesi toplantıları yapıldığı da biliniyor. Ama benzinin yüzde 17, LGP’nin ve mazot fiyatının yüzde 20 arttığı bir dönemde nasıl bir gıda fiyatlamasının olması bekleniyordu? En büyük tüketim merkezi İstanbul’da bir yakadan diğer yakaya kamyon, TIR geçişlerinin yeni ve çok pahalı bir köprüye zorunlu kılınarak yönlendirilmesi, bu köprüye gitmek için geçilecek otobanın da zorunlu olarak ücret ödenmesine ‘gıda komiteleri’ ne diyor acaba?

Üretim tarafında da bu kur artışlarının yansımayacağı mı düşünülüyordu acaba? Ara malı fiyat artışı hala yüzde 20’li oranda, dayanıklı ve dayanıksız tüketim mallarında fiyat tırmanışı devam ediyor; bu mallarda üretimden çıkış fiyatlarındaki artış sırasıyla yıllık yüzde 14.7 ve yüzde 10.2’ye yükselmiş.

Döviz kurunun ve bekleyişlerin ne kadar önemli olduğunu şuradan biçelim; eylül-ocak arası dönemde yüzde 30 artan dolar kuru, ocak sonrasında yüzde 7 düşüş göstermesine karşın, fiyatlamaların bu eğilimde olmadığı görülüyor.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Kur, piyasa ve merkez bankası bağımsızlığı 13 Temmuz 2018 | 717 Okunma Bütçe hakkı yetim kalmasın 10 Temmuz 2018 | 319 Okunma Yolları çatallanan bahçe 06 Temmuz 2018 | 348 Okunma Seçim bitti geçim sınavı başlıyor 03 Temmuz 2018 | 281 Okunma Küresel yokuşta pahalı bir bedel 29 Haziran 2018 | 341 Okunma