KÜRESEL bol para dönemi biterken, bunun sağladığı rehavet hala duruyor. Soğuk su içinde ısıtılan kurbağa gibi, “kaynamaya” başladığınızda artık çok geç olabiliyor.
Tarihsel düşük bir dalgalanma ve yüksek bir risk iştahı, “hiç bitmeyecek bir aşk gibi” piyasalarda varlık fiyatlarını zirveye ulaştırmıştı.
Dış piyasalar geçen haftayı sert bir düşüşle kapattı; oyuncular, ABD’den gelen yüksek ücret artışı ve istihdam verileri ile faizlerin daha sık artacağına ikna olmaya başladı.
Türkiye’de ise gelişmeler Bektaşi fıkralarında olduğu gibi seyrediyor. Tam da uluslararası piyasalarda düşüş, faizlerde yüksek artışlar olurken, içeride yüksek enflasyona karşın “faizi nasıl düşürürüz?” egzersizleri yapılmaya başlanmış yine.
ABD’deki 10 yıllık tahvil faizleri piyasada son 10 günde 25 baz puan arttı. Geldiği yer yüzde 2.85; bu Ocak 2014’ten bu yana en yüksek oran. Anımsayalım; 2013 Mayıs ayında Fed Başkanı Ben Bernanke, gevşek para politikasının çıkışın sinyalini verdiği konuşmasını yaptıktan sonra Aralık 2013’te tahvil faizleri yüzde 3’e vurmuştu. İşte şimdi o noktaya yaklaştık.
Ancak faizi indirme çabalarının yeniden yeşerdiği noktada, Türkiye’deki temel enflasyon göstergeleri 2003 bazlı enflasyon endekslerinin en kötü seviyesinde. Gıda ya da enerji fiyatlarındaki şoklar anlaşılabilir; ama çekirdek enflasyon, son 15 yılın en kötü seviyesinde. Ayrıca, fiyatlama davranışındaki bozulma da benzer biçimde.
Dün açıklanan ocak ayı enflasyonunda yıllık bazda düşüş var. Nedeni baz etkisi; 2017 Ocak ayındaki yüksek artışlar endeksten çıktı. Yıllık enflasyon da yüzde 11.9’dan yüzde 10.3’e geriledi.