Suçlama, ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarının ve mali blokajın ihlali için komplo ve işbirliği yapmak.
Suçlamanın en temel noktası şu; “Amerikan finans sistemini kullanarak, İran hükümeti ve başka İran kurumları adına, yüz milyonlarca dolarlık yaptırımlarla yasaklanmış işlemi planlamak ve bu amaçla işbirliği yapmak”.
“Dünyanın bir ucundaki bir ülke, diğer ucundaki başka bir ülkeye yaptırım ve blokaj kararı alıyorsa üçüncü bir ülkeyi ya da kurumları bağlayacak nasıl bir hukuk olabilir ki?” diye sorulabilir. Bu sorunun yanıtı, eğer yasağı koyan ülkenin mali sisteminden geçerek bu işler yapılıyorsa o ülke için suç tanımına giriyor. “Radara da yakalanıldığında”, Zarrab davasına ek bir “fasikül” olarak yerleştirildiği görülüyor.
İddianamenin birçok yerinde ABD mali sistemi ve ödeme kanalı üzerinden geçilerek yapılan transferler, altın alımı bağlantılara işaret ediliyor. ABD’nin mali sisteminden geçen transfer ya da işlemler, ABD’nin egemenlik alanına girdiği için bu kanaldaki yaptırım ve blokajları delen her işlem suçlamaya dayanak yapılmış.
İddianamenin bizim gibi “uzaktan bakanlar” için söylediği mealen özetle şu; “siz ülkenizde suç saymadığınız konularla ilgilenmiyor olabilirsiniz; ama bizim egemenlik alanımıza giren ve suç saydıklarımıza göre suç işlenmiş durumda”.
İddianamede sıralanan olgulara bakılırsa; Zarrab’dan bir süre sonra ABD’de tutuklanan Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla özelinde münferit bir suçlama ile karşı karşıya olunmadığı, Halk Bankası’nın eski Genel Müdürü Süleyman Aslan ve dış ilişkiler yöneticisi...