2010, 2012, 2014 ve 2018’e gidemedik. Euro 2016’da da son 16’ya kalamadık. Bizim seviyemizde bir milli takım, tam 10 sene kıtanın son 16’sına kalamamışsa nesil değişimi zamanı gelmiştir, neşter şarttır.
Dün sahaya çıkan 11’i görünce hem bu neşter vurulduğu için, hem de Yusuflarla, Cenklerle, Çağlarlarla temsil edildiğimiz için sevdim bu takımı. “Adam gibi adamlar” ekibinin yerine bu pırıl pırıl, tertemiz profesyonelleri görmek, sadece ulusal futbolumuz için değil, ülke için de umut verici.
Esame listesinin vâdettiği umudun, sahadaki oyuna da yansıdığını söyleyebilirim mutlulukla. Birlikte oynama alışkanlığı zayıf takımımızın 90 dakika kesintisiz pas oyunu sergilemesini beklemek zaten akıl dışı. Ama Fifa sıralamasında bizim üstümüzde olan, ilk 11’inde 7 Premier Lig oyuncusu bulunan İrlanda’ya karşı maçın genelinde üstündük, istediklerini sahaya yansıtan taraf bizdik.
KAVGA YERi DEĞiL
- Beni dün en çok mutlu eden detaysa, çalışılmış duran toplarımız oldu. 5 yıldır Martin O’Neill’ın çalıştırdığı İrlanda takımına karşı her kornerde tehlike yaratmak kolay iş değil. Hep paslaşarak kullandık, penaltı noktası üzerine içeriden falso alan toplar gönderdik, birinde de golü bulduk zaten.
Bu karşılaşma, Haziran’a kadar yapacağımız 5 hazırlık maçının ilkiydi. Eylül’deki Rusya müsabakasına kadar kadro ve oyun istikrarı sağlamak için yeterli vaktimiz var, dün görebildiğim kadarıyla böyle bir potansiyelimiz de var. Bu pas oyunu düşüncesinden vazgeçmemeli, bu genç ve pırıl pırıl kadrodan geri dönmemeli. Ulusal takım artık kavga-tehdit-eşkıyalık yeri değil, saygı-sevgi-medeniyet merkezi olmalı. Görüyorum ki olacak da.