Kura çekildiğinde, Şampiyonlar Ligi G grubundaki 4 takım belli olduğunda düşüncem şuydu: Bu grupta her takım, her takımı her yerde yenebilir. Hiçbir yerde hiçbir sonuç sürpriz olmaz. Bolca 2-2’ler, 3-2’ler çıkar ve belki de 12 maç sonunda gruplar gol rekoru kırılır... Çünkü grupta her takım ofansif olarak yaratıcı, yüksek potansiyelli. Ama herkes de savunmada sıkıntılı ve dağınık. Herkes yediğinden fazlasını atma uğraşında; ailece hücuma gidiyorlar, bağlasan durmuyorlar. Dün Monaco’da oynanan maçın hikayesi de böyle gelişti zaten. Orta sahalar zaman zaman yok oldu, uzun metrajlı paslarla bolca pozisyon buldu iki takım da. Ama Beşiktaş’ın ikinci deplasmanında da kazanıp grubun üstünlüğünü tamamen ele geçirmesinde iki önemli faktör rol oynadı: Beşiktaş çok tecrübeli. Dün siyah-beyazlıların ilk 11’inin toplam Şampiyonlar Ligi maçı sayısı 300’ün üzerindeydi. Sanırım bu Türk futbolu için bir rekor. Ayrıca rakip Monaco’da Beşiktaş 11’inin en genci Cenk’ten küçük tam 7 oyuncu forma giydi. Hatta bunların beşi, Toure, Tielemans, Fabinho, Lemar ve Keita, Atınç’tan da gençler. Evet, Monaco’nun potansiyeli yüksek. Evet belki Lemar’ı, Tielemans’ı, Fabinho’yu bir gün Brcelona’ya, Real Madrid’e satacaklar. Ama bu yıl, onların yılı değil. Henüz bu takım için çok erken. Ve Beşiktaş muhtemelen Monaco’yu İstanbul’da da yenip Türk futbol tarihine yeni bir ilki daha ekleyecek: İlk kez bir Türk takımı 4 maçın sonunda gruplardan terfiyi garantileyecek. Beşiktaş’ın bu harika gecesinde rol oynayan ikinci faktör de, birkaç harika performans elbette: Tolgay, harika bir akşam geçirdi yine. Ofansif olar...