Çin’e, Japonya’ya, Arabistan’a yaptığımız satışlar, Süper Lig’e nefes aldırdı. Pekala bu transfer bağlantısını çift şeritli yapabiliriz, özellikle Uzakdoğulularla.
SÜPER Lig’de gün itibariyle 10 Faslı (Saadane, El Kabir, Da
Costa, Chebake, Aatif, Barrada, Boutaib, Dirar, Mokhtar, Belhanda),
4 Cezayirli (Medjani, Ghilas, Feghouli, Slimani), 2 Tunuslu (Ben
Youssef, Talbi), 1 de Mısırlı (Trezeguet) forma giyiyorlar.
Yani bu sezon en az 17 Kuzey Afrikalı futbolcu, Süper Lig’de
mücadele edecek. Bu sayı 2014-15 ve 2015-16’da 6 iken, bir sonraki
yıl 9’a, geçen sezon da 14’e tırmanmış. Ligden gelip geçenler
arasında muhtemelen adını hatırlamadıklarınız var: M’Bolhi, Taouil,
Yaakoubi, Tighadouini, Aissati ve niceleri...
Derdim asla futbolcuları pasaportlarına göre ayırmak değil. Pekala
süper bir Mısırlı futbolcu da (mesela Trezeguet) lige gelebildiği
gibi, berbat bir İngiliz de transfer edebiliyoruz.
Ancak, şunun da ayrımına varacak kadar izledik bu ligi: Bu ülkeye
dönem dönem belli ülkelerden aşırı dozda futbolcu akını oluyor.
Mesela bir dönem Yugoslavlar, bir dönem Brezilyalılar ve bu dönem
de Kuzey Afrikalılar...
Ve Kuzey Afrika futbolunda da öyle fantastik bir çıkış
yaşanmadığına göre, son dönemde bu kadar çok Faslı’nın, bu kadar
çok Cezayirli’nin Süper Lig’e geliyor olması, sadece performansla
ilgili bir konu değil.
Oysa halen Asya ile aramızda güçlü bir transfer köprüsü var. Son
yıllarda Çin’e, Japonya’ya, Arabistan’a yaptığımız satışlar, Süper
Lig’e nefes aldırdı. Pekala bu transfer bağlantısını çift şeritli
yapabiliriz, özellikle Uzakdoğulularla.
Almanya’da, İngiltere’de Japonları-Korelileri izleyebiliyor musunuz
bilmiyorum. Feghouli’lerde-Belhanda’larda-Dirar’larda olmayan
performans istikrarı, Muto’larda, Osako’larda, Nagatomo’larda var.
Acaba transferde artık biraz ezber mi bozsak? V...