Dünya Kupası’nın gol kralları, genelde ilk iki turda zayıf rakiplere karşı istatistik yapmış ve işi bitirmiş oluyorlar. Klose, Ronaldo, Salenko, Villa, James hep erken çekmişlerdi fişi...
Eğer Paolo Rossi’ye kadar geriye giderseniz elbette eleme turlarında kahramanlaşan istisnalar bulabilirsiniz; ama Dünya Kupalarında genelde ilk 4 maçı lider olarak kapayanlar, krallık yarışında mutlu sona ulaşıyorlar. 2002’de Ronaldo, 2006’da Klose, 2014’te de James, ilk 4 maçın sonunda elde ettikleri zirveyi bırakmamışlardı mesela. O yüzden bu turnuvadaki krallık yarışının ikinci tur eşleşmeleri ile doğrudan ilişkili olacağını düşünüyorum ben.
İlk 2 maçta, iki zayıf rakibe karşı attığı 5 golle harika bir başlangıç yapan Harry Kane, Belçika önünde de muhtemelen sahada olacak. Martinez’in Lukaku’yla ilgili tercihi ise belirsiz. Belçika ve İngiltere’nin bir sonraki turdaki rakipleriyse H Grubu’ndan, yani Kolombiya-Japonya-Senegal üçgeninden gelecek. Belçika koçu Martinez’in İngiltere karşısında aslarını dinlendireceği açıklaması da göz önüne alınırsa, Kane için umutlu bir rota var gibi önünde. Lukaku da eğer dinlendirilmezse, yarışta avantajlı olanlardan.
İkinci turda Diego Costa’nın rakibi, savunması sallanan ev sahibi Rusya. Ronaldo’nunsa karşısında 2018’de hiç gol yememiş Uruguay olacak. Sanki o ikiliden daha iyi kuraya sahip olan taraf Diego Costa gibi. Uruguaylı Suarez’i adaylar arasında kabul eder misiniz bilmiyorum ama ben onu bayağı kilo almış ve ağırlaşmış gördüm. Belki de turnuvanın en ağır oyuncusu Ignasevich’e bile üstünlük kuramadı dün. Turnuvanın diğer kiloluları Krychowiak ve Quintero’dan bile daha ağırdı bence Suarez... Ve işi bayağı zor gibi.
COCU, BANA ZICO’YU HATIRLATTI
Fenerbahçe, Zico’yu ‘Almanya 2006’ sırasında göreve getirmiş ve benim bir gazetede yayımlanan ilk köşe yazım bir Zico analizi olmuştu. 12 yıl sonra, yine bir Dünya Kupası sırasında, Fenerbahçe yeni bir menajerle yeni bir yola çıkıyor. Peki Cocu, Fenerbahçe’de Zico efekti yapabilir mi?
Cocu’nun futbolculuğunu da yakından izleme şansı bulduk, daha çok orta sahanın merkezinde Guardiola’ya eşlik etse de, stoper ve sol kenar da oynayabilen bir oyuncuydu. Çok yönlü olmasının sebebi farklı yetenekleri değil, zekâsıydı. Antrenörlüğüne de bu elastikiyetini taşımış görünüyor. PSV’de ağırlıklı olarak 4-3-3’ü tercih etmiş; ama orta üçlüde salt defansif ya da salt ofansifleri değil, Wijnaldum, Guardado, Van Ginkel ve Pröpper gibi iki yönlüleri kullanmış. Gerektiğinde sistemini esnetmiş, CL’de Wolfsburg deplasmanında 4-4-2’ye, Manchester deplasmanında 4-5-1’e dönmüş. Hem merkezde yeteneklileri kullanması, hem de taktik elastikiyeti umut verici.