GÖZTEPE’yi ilk devrede başarıya götüren en önemli detay, ligin en istikrarlı orta üçlülerinden birine sahip olmalarıydı.
Selçuk-Rotman-Castro, dinamizmleri ve uyumlarıyla başarının büyük pay sahipleri. Ama Tamer Tuna, bu üçlüden biri eksik olduğunda oraya özdeş bir alternatif çıkaramadı. İlk devrede Beşiktaş maçında Rotman yoktu; Tayfur-Halil’i bir arada oynatarak sistemi 4-2-3-1’e evirdi, ligin belki en kötü maçını oynadılar. Aynı problemi bu kez de Fenerbahçe önünde yaşadılar. Yine Rotman cezalı. Tamer Tuna yine Rotman’ın benzerini 11’e koymak yerine sistemi değiştirdi. Yine maçın başında geçirgen bir görüntü verdiler. Beşiktaş o görüntüyü değerlendirip maçı 3-0’a getirmişti. Fenerbahçe’yse Tayfur-Poko değişikliğine kadar ancak bir gol bulabildiği için maçı koparamadı. Poko’nun girer girmez gol atması elbette biraz da talih. Ama oradaki esas değişim, Göztepe’nin telepatik düzenine, 4-3-3’e dönmesi. Tamer Tuna’ya bugün sorsanız, herhalde o da maça Poko ile başlasaydı şansının daha fazla olabileceğini kabul ederdi. İLK 11’DEKİ GRİ ADAMLAR Fenerbahçe’ninse Aralık sonundaki görüntüsü neyse, bugün de o: İyi futbol, iyi futbolcuyla oynanır. Büyük takım, sahaya maksimum sayıda büyük futbolcuyla çıkmaya çalışır. Büyük takım sadece mücadele hesabı yapmaz, kalite hesabı da yapar. Dirar bu seviyesiyle büyük takımın sağ açığı değil ancak sağ beki olabilir. Dirar sağ, Isla sol bekte düşünülmeli. Aynen 60’tan sonrası gibi, sahada