En sondan başlayalım…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun almış olduğu “Adalet için
Yürüyüş” kararı ve bu eylemin sonuna kadar, adaletsizlikler son
bulana dek sürdürüleceğini açıklaması, CHP tabanında “nihayet!”
dedirtti ve çok büyük destek buldu… Hatta, telefonla, mesajla şunu
haykıranlar dahi oldu:
-Geç bile kalındı!..
Tabanın bir diğer serzenişi ise “dokunulmazlıkların kaldırılmasına
niçin destek verdiniz?, işte sonuç!” şeklindeydi!.. Gerçekten de o
tarihte, AKP'nin dokunulmazlıkların kaldırılması çağrısına CHP
liderinin “hodri meydan” yaklaşımı, büyük tepki toplamıştı…
HDP'nin, dolayısıyla PKK'nın yanındaymış izlenimi verme kaygısı,
CHP'nin “tıpış tıpış” kendi ayağıyla kurulan tuzağa düşmesini
sağlamıştı!.. O sıralarda kaleminin namusuna sahip çıkan, “Türk
tipi” siyaseti ve iktidarın “2023 hedefine” ulaşabilmek adına
neleri göze alabileceğini kavrayan gazeteciler, yazarlar CHP'ye
aynı tavsiyede bulunmuştu:
-Yapma, yaparsan sıra sana da gelecek!..
Mesela ben şöyle seslenmiştim CHP kadrolarına:
-AKP'nin İktidara gelmeden verdiği sözler arasında
dokunulmazlıkların kaldırılması da vardı. İktidara geldikten sonra
bu konu sorulduğunda yıllarca hep aynı şeyi söylediler; “biz
adalete güvenmiyoruz”, “Bu hukuk düzenine güven duymuyoruz!” Bugün
güven duyuyorlarsa, bu kadar rahat “gelin kaldıralım” diyorlarsa
siz bir durup düşünün bakalım “onların pek güvendiği bu hukuk
düzenine, bu adalet anlayışına” siz güvenebilecek misiniz?!.
CHP yönetimi tüm bu tavsiyeleri, tabanın karşı çıkışını kulak ardı
etti, dokunulmazlıkların kaldırılmasına “Evet” dedi… Pek fena etti!
Önünde, sonunda sıranın kendisine geleceğini göremedi…
-Ama geldi!..