Bu işler böyle yürür “din-siyaset-ticaret”
arasında sıkışıp kalmış ülkelerde!..
Hatta atalarımızdan miras bir ünlü özdeyiş de vardır:
-İmam ile cemaat misali!..
Tarih 11 Şubat 2006…
Zamanın Başbakanı Tayyip Erdoğan Mersin’e
gelmişti… Gezisi esnasında kalabalığın arasından birisinin
haykırışı duyuldu.
-Ne olacak halimiz, ürünümüz toprakta
çürüyor…
Ortalık karıştı… Tepki gösteren
Mustafa Kemal Öncel isimli bir çiftçiydi… Susması
için üzerine çullanan sivil polislere direniyor,
“devletimin başbakanı, tabii ki şikayetimi
söyleyeceğim” diyordu. Yaka paça Tayyip Bey’in yanına
götürüldü… Başbakan ile çiftçi arasında şöyle bir konuşma
geçti:
-Öldük bittik sayın
Başbakanım…
-Bağırma, artistlik
yapma!
-Artistlik yapmıyorum, artist değilim
ben…
-İyi bir sanatçısın, terbiyesizlik
yapma!
-Tarım bakanınızın anayasayı ihlal
ettiğini biliyor musunuz?
-Bana anayasayı
öğretme lan!..
-Lan mı? Canın sağ
olsun..
-Sen çiftçiye ne verdiğimizi biliyor
musun?
-Ne
zaman?
-Şimdi!
-Benim
ürünüm tarlada çürüdükten sonra mı? İki senedir anamızı
ağlattınız!
-Hadi ananı da al git
buradan!..
Bu konuşmanın ardından, defalarca
“vurmayın sol kolum ameliyatlı” diyen çiftçi polis
arabasına bindirilip uzaklaştırıldı…
Ancak Mustafa kemal Öncel’in çilesi hiç bitmedi; Tayyip Bey ne
zaman Mersin’e gelse ya karakola çekildi ve ziyaret bitene kadar
gözaltında tutuldu ya da evinde muhasara altına alındı!.. Tayyip
B...