Hadi çekinmeyin, itiraf edin;
Siz bu ülkenin demokrasiyle idare edildiğine hiç mi hiç
inanmıyorsunuz?. Hatta, adım gibi eminim; sık sık aranızda
tartışıp, “ böyle demokrasi mi olur” diye
veryansın ediyorsunuz.
Kendinizi frenleyemeyip, neden bu ülkede demokrasi olmadığını, bu
şartlar altında olamayacağını maddeler halinde birbirinize
sıralıyorsunuz..
Bu ülkede yarım asırdan beri demokrasi oyunu oynandığını,
demokrasinin yurttaşlara yalnızca seçimden seçime oy vermek olarak
yutturulduğunu yana yakıla anlatıyorsunuz. Bunun ancak bir
“elitler demokrasisi” olduğunu, böylesi bir
düzende oy isteyenlerin her türlü rezilliği yapma hakkına sahip
sayıldığını, oy verenlerin ise ancak “çağdaş köle”
sıfatına hak kazanabildiğini yaşanmış olaylarla açıklıyorsunuz.
Böyle bir “demokratik” düzende en hırsızın, en yüzsüzün, en
namussuzun el üstünde tutulduğunu, gerçek demokrasilerde suratına
bile tükürülmeyecek, yeri ancak hapishane olabilecek bu türden
yaratıkların bizim “demokrasimizde” eli öpülesi münevver insanlar
olarak baş tacı edildiğini, üstelik isim zikrederek söylüyorsunuz…
Kusura bakmayın ama çok fesatsınız!..
-Tıpkı benim gibi!..
Bizimkisi deyim yerindeyse, “al gülüm ver gülüm
demokrasisi!.”
Daha açık bir anlatımla, “rüşveti ver, oyu kap”
demokrasisi. Parası ya da partide güçlü arkası olan aday
gösterilecek, seçim döneminde deve yüküyle para ya da olanağı
etrafa hortumlayacak, seçildikten sonra da lideri ne diyorsa o
yönde parmak kaldıracak. Namusuyla seçilenler ise zaten
bıktırılacak ya da pasifize edilecek.
-Yalan mı?!.
Demokrasinin, “Demirkırasi” olarak telaffuz
edildiği 1950’lerden bu yana böyle olmadı mı?. Adnan
Menderes o meşhur, “odunu koysam seçilir”
lafını latife olsun diye mi söylemişti?!. Bu memlekette mebus
pazarları kurulmadı mı?. Mill...