Enteresan bir TBMM Başkanı’na sahibiz, adı İsmail Kahraman…
Örneğin, başında bulunduğu Meclis’in tarihini anlatan kitap basılır, içinde Abdülhamit’in adı geçer, TBMM’nin kurucusu Atatürk’ün adı geçmez!.. Çanakkale Zaferi kutlanır, Mustafa Kemal içinde yoktur!..
Cumhuriyet’ten bahis açıldığında “Misak-ı Milli sınırları içinde hapsolduk” diye ah, vah eden yine bu Meclis Başkanı’dır!.. Türkiye’nin “tapu senedi” Lozan’dan hiç hazzetmez, “milyonlarca metrekare toprak kaybettik” diye dövünür. Pek sevdiği, adına sempozyumlar düzenlediği 2. Abdülhamit’in kaybettiği “1.5 milyon metrekarelik” toprak kaybına ise hiç değinmez!..
İlerici, devrimci, solcu sözcüklerinden tiksinti duyar; örneğin Latin Amerika’nın devrimci kahramanı Che Guevara’nın resmi bulunan tişörtleri giyen liseli gençleri görünce, kırmızı görmüş boğa misali kızgınlıktan köpürüp şöyle der:
-Güney Amerika’da faaliyette bulunan bir eşkıya benim liseli gencimin yakasında, göğsünde olamaz, olmamalı!..
Laiklik mesela, en büyük takıntılarından biridir; laik Türkiye Cumhuriyeti’nin TBMM Başkanı İsmail Bey, şu sözleriyle tarihe geçmiştir:
-Yeni anayasada laiklik olmamalı!
Peki ne olmalıdır kendisince? İstediği pek bellidir ancak o kadarını söyleyememiş, zaten gelen tepkiler üzerine de “ben öyle demek istemedim”diyebilmiştir!..
Kısacası, muhterem Meclis Başkanı’nın kitabında, öyle Atatürk, Cumhuriyet, Lozan, laik, ilerici, solcu, devrimci sözcükleri katiyen yer almaz, ifrit olur!..
Ancak söz konusu olan Fesli Kadir benzeri cumhuriyet düşmanları olduğunda koşarak hastane ziyaretine gider, bu gibi tipler verdiği yemek ve davetlerin başköşesinde hazır ve nazırdır!..
–Meclis Başkanı’nın yaptıkları ve söyledikleriyle profili budu...