Ülkeyi bir kaç hafta içinde tepetaklak pozisyona getiren,
giderek bir “milli beka” yani
“geleceğimizin yok edilmesi” sorunu haline dönüşen
ekonomik kriz, yüksek sesle tartışılmaya, çözüm önerileri
sıralanmaya başlandı…
Genel olarak bu durumu “sağlıklı bir işaret”
olarak yorumluyorum… Yanaşma kalemlerin, yandaş medyanın,
göbeğinden sıkı sıkıya iktidara bağımlı sözde bilim adamlarının,
vıcık vıcık yağ çekme dışında söyleyecek sözü olmayan bir takım iş
insanlarının “Vatan-Millet-Sakarya” türü
reçetelerini, çözüm önerilerini elbette önemsemiyorum; ancak bu
ülkenin namuslu, yurtsever, bilgili ekonomi uzmanlarının, kalem
sahiplerinin, hukukçularının ortaya koyduğu görüşlere de bir o
kadar saygı duyuyor, söylediklerinin, yazdıklarının altına imzamı
atacağımı da ilan ediyorum…
Tartışma, bu felaketi yaşamamızda, ülkenin en az yarı yarıya
fakirleşmesinde en büyük rolü oynayan, 17 yıllık iktidarında
üretimi, tarımı, hayvancılığı, kısacası tüm ekonomiyi tarumar eden
iktidar üzerinde yoğunlaşıyor doğal olarak!.. Ancak yalnızca
Saray’a, iktidara kızıp “oh olsun, beter olsunlar”
demekle de kriz, yıkım, fakirleşme çözülmüyor ne yazık ki!.. Bu
yazıda, görüşlerine, kişiliklerine son derece değer verdiğim,
katıldığım bir gazeteci ve bir hukukçunun, krizle ilgili
yazılarından alıntı yapıp sonra da kendi düşüncelerimi
paylaşacağım…
-Çünkü zaman vatanı kurtarma zamanı!..
–Devlete, ülkeye, milli çıkarlara muhalefet olmaz!..
Kocasakal, öncelikle emperyalizmin, yüz yıl önceki bağımsızlık savaşı sonucu yarım kalan işini tamamlamak için “papazın özgürlüğü” bahanesiyle başta zayıf karnımız ekonomi olmak üzere her alanda Türki...