Evet, o büyük sanatçıyı, büyük devrimciyi, güzel insanı 33 yıl
önce, 20 Eylül 1985’te mezara koydular!..
Gençliğimin dev adamlarındandı… O güzelim bariton sesiyle
devrimciliğimizden gurur duymamızı, bu ülkenin yoksul, mazlum
insanları için savaşmamızı teşvik ederdi durmaksızın…
-Ruhi Su kahramanlarımızdan biriydi!..
Onu en
güzel, en içten şekilde anmak, insanlığa bir ilericinin, bir iyilik
timsalinin öyküsünü anlatmak için oturdum bilgisayarımın başına;
ancak arşivleri karıştırırken, 30. yıldönümünde Datça’dan
Sedat Kaya isimli yurttaşımızın öyle iç titreten
anlatımına rastladım ki, “bundan daha iyi yazamam”
diye düşünerek, büyük ustayı izniyle onun kaleminden anlatmaya
karar verdim…
“Yıl 1912…Van’da doğdu… Adı Mehmet’ti…
Mehmet Ruhi Su… Küçük yaşta annesini, babasını
kaybetmişti… Onları hiç tanımadı… Neden kaybettiğini hiç bilmedi…
Kimsesiz kalmıştı… “İtten aç, yılandan çıplaktı…”
Ailesi artık Anadolu insanıydı…
-Hangi taşı kaldırsam anam babam… hangi dala uzansam hısım
akrabam… Ne güzel bir dünya bu iyi ki geldim,
derdi…
Yıllar sonra Yalçın Küçük
Ermeni yetim olabileceğini yazdı… Oğlu İlgin Ruhi
Su, “Babamın 1912’de, öksüzler yurdundan gelmesi,
bugüne dek hiçbir akrabasının çıkmaması düşünüldüğünde, Ermeni olma
ihtimali hayli yüksek” demişti… Ruhi Su ise
kendisinin de cevabını bilmediği soruyu hep şöyle yanıtlardı:
-Birinci Dünya Savaşı’nın ortada bıraktığı çocuklardan
biriyim!..
“Bunlar senin amcan ve yengen” dediler… O da öyle bildi… Adana’nın İngiliz işgalinde amcam, yengem...