Yeni eğitim, öğretim yılı başladı…
Milyonlarca çocuğumuz deyim yerindeyse tam bir keşmekeş içinde
okuluna koşmaya çalıştı ancak bu pek mümkün olmadı!.. Olamazdı da,
çünkü önemli bölümü hangi okula koşacağını bilemiyordu, çünkü
okulları imam -hatip okuluna çevrilmiş, sözde kendilerine verilen
“okul seçme şansı” hiçbir işe yaramamış, kontenjan
fazlalığı nedeniyle ne yapacaklarını şaşırmışlardı!..
Bir diğer bölümü hangi saatte okula koşacağını bilemiyordu, çünkü
birçok okulda, özellikle de Anadolu Liselerinde ikili eğitim
denilen garabet sisteme geçilmişti!.. Bunları birazdan açacağım ama
ilk günden çarpıcı örnekleri vereyim önce…
Mesela, en önemli özelliği olarak “AKP’li Cumhurbaşkanı’nın
oğlu olması” gösterilen Bilal Erdoğan,
Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin açılış törenine katıldı ve bir
konuşma yaptı. Öğrencilere “tavsiyelerde” bulundu…
Hedefi de şöyle ilan etti:
–Her şeyden önce hedefimiz Peygamber efendimizle cennette
sohbet etme şerefine nail olmak!..
Zor, bir o kadar da
önemli bir hedef tabii!.. Bunun yolunu da bencil, kibirli olmamak
ve tabii imam-hatipli olmak olarak gösterdi:
–Biz dört kardeş, imam hatipli olmanın gururunu yaşadık.
Büyük oğlum ortaokula, imam-hatibe gidiyor. İnşallah sizler de
çocuklarınızı imam-hatibe gönderirsiniz!..
Göreve
geldiğinde, akademisyen olması, Milli Eğitim’in durumunu iyi
bilmesi nedeniyle bir umut olarak görülen ancak yalnızca bir yıl
içinde tarihe özellikle Anadolu Liselerini ikili eğitime dönüştüren
bakan olarak geçecek gibi görünen Ziya Selçuk da
imam-hatipleri şöyle tanımladı:
–Vicdanla bilimin birleştiği yuvalar!..
Ne
kadar güzel; ancak, maalesef “kadir kıymet bilmez”
halkımız, bu sunulan büyük değerin kıymetini bilemedi,
imam-hatipler boş kaldı, iyi mi!.. Neredeyse tüm okulları...