1919, Erzurum Kongresi günleri…
Bir gece vakti Mustafa Kemal Paşa yanı başında
oturan Mazhar Müfit’e (Kansu) “defterin yanında mı?” diye sorduktan
sonra sigarasından bir iki nefes çekti ve önce şu uyarıyı
yaptı:
-Bu defterin, bu yaprağını kimseye göstermeyeceksin. Sonuna
kadar gizli kalacak. Bir ben, bir sen, bir de Kalem Mahsus Müdürü
Süreyya bileceksiniz, şartım bu…
Paşa’nın şartı kabul
edildi. Mustafa Kemal, “Öyleyse tarih koy” dedi.
Konuldu:
-28 Temmuz 1919 sabaha karşı.
Paşa,
“Yaz Müfit” diyerek maddeleri sıralamaya
başladı:
–Zaferden sonra hükümet biçimi Cumhuriyet olacaktır, bu
bir!..
-İki, Padişah ve hanedan hakkında zamanı
gelince gereken işlem yapılacaktır!..
-Üç, fes
kalkacak uygar milletler gibi şapka giyilecektir!..
Bu
anda Mazhar Müfit’in elindeki kalem düşüverdi. Paşa’nın yüzüne
baktı. O da onun yüzüne bakıyordu; “Neden
durakladın?” diye sordu. Mazhar Müfit, gayet açıkça
yanıtladı:
-Darılma ama paşam, sizin hayal peşinde koşan taraflarınız
var!
Paşa güldü, “Bunu zaman gösterir, sen
yaz” dedikten sonra devam etti:
-Dört, Latin harfleri kabul edilecek!..
Mazhar
Bey, biraz da hayal ile uğraşmaktan bıkmış bir edayla
“Yeter Paşam, yeter” dedi ve devam etti:
-Cumhuriyet ilanını başarmış olalım da üst tarafı
yeter!..
Mazhar Müfit’in o hayal kırıklığının üzerinden
geçen 4 yıl sonra Cumhuriyet ilan edilecekti!.. Cumhurbaşkanı
Mustafa Kemal, Şapka Devrimi’ni açıklamış, Kastamonu’dan dönüyordu.
Meclis’in kapısının önünden geçerken Mazhar Müfit Bey’i görünce
yanına çağırdı ve şöyle dedi:
-Azizim Mazhar Bey, kaçıncı maddedeyiz? Notlarına bakıyor
musun?!.
İşte Kuvayı Milliye, işte Türk mucizesi
bu...