AKP, Türkiye’nin krizlerle boğuştuğu, bankaların battığı, üçlü
koalisyonun içerden ve dışardan sıkıştırıldığı sıralarda 14 Ağustos
2001’de kuruldu…
Kuranlar, Fazilet Partisi’nden, daha doğrusu Erbakan’dan
kopanlardı. Onlara “yenilikçi” diyorlardı. Aslına bakarsanız
“yenilikçi” lafı soldan dönme, liberal etiketli şahsiyetlere
aitti!. Daha parti kurulmadan pozisyonlarını ayarlamışlardı bile…
Yaklaşık 10 yıl sürecek “büyük beraberlik” kurulan yeni partinin ve
kurucuların parlatılmasıyla başladı!..
AKP kurulduktan 14 ay sonra iktidara geldi; yüzde 34.5 oyla
Meclis’teki sandalyelerin yüzde 66’sını alarak, tek başına iktidar
koltuğuna oturdu…
-Bir daha da inmedi!..
İktidarın devlete hakim olmak için çabaladığı yıllarda en büyük
yardımcısı yine o kesimdi… Her türlü yardım, her türlü destek için
hazır ve nazırlardı:
-Dönekler ve liberaller!..
Yıllarca halkla adeta oynadılar; bu iktidar özgürlükçüydü,
Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne sokacaksa ancak bu iktidar sokacaktı,
en varlıklı, en mutlu ülke olma yolunda dev adımlarla ilerliyorduk,
böyle müthiş bir lider görülmemişti, büyük işler yapacaktı ama ah
şu asker ve sivil bürokratlar olmasaydı, Dışişlerinin “monşerleri”
olmasaydı falan…
Sonra o askerin, o bürokratların o “monşer” sıfatlı diplomatların
“Canına ot tıkama” zamanları geldi… Bu muhterem zevat kumpas
döneminde iyice yıldızlaştı; “Eski Türkiye” nin defterinin
dürülmesinde, ordunun çökertilmesinde, bürokrasinin, yargının
ezilmesinde “Yetmez ama evet” sloganıyla ön saflarda cansiperane
savaştılar…
-Kullanım süreleri dolunca da çöp sepetine kirli bir mendil gibi
atıldılar!..