Sağcılık derseniz elbette mümkündür…
Ama zordur, çok zordur!.. Sağcı kafanın bağlandığı kapıdan
kurtulması, ilk şekillenmeye başladığı yıllardan itibaren kafasına
doldurulan ırkçı, ümmetçi ya da işbirlikçi-liberal yaftalı fikri
bozukluklardan kurtulması hiç de kolay değildir…
Yobazın “ağaç yaşken eğilir” mantığıyla karanlık bir cendere içinde
yetiştirdiği kulun, aydınlanmayı, yurttaş olmayı öğrenmesi ne denli
zorsa; kendisini “milliyetçi” olarak tanımlayan ırkçı kafanın,
yurtseverlik bilincini kavrayabilmesi de bir o kadar zordur…
Sağcılığın “liberal etiketli mandacı-işbirlikçi aşaması” ise en
vahimidir. Sonradan olma sağcılar sayesinde büyük etkinlik kazanan
bu aşamada ilkeler, etik değerler, yurttaşlık, aidiyet duygusu gibi
kavramlar tamamen iflas etmiştir. Mazlumdan yana olmak tiksindirici
biçimde köylülük olarak algılanır. Emekten, eşitlikten, hukukun
üstünlüğünden, savaş karşıtlığından söz edenler ise bu kafaya göre
“loser-kaybeden” kültürünün üyeleri olarak kalmaya mahkumdur!..