Ölüm niçin baharı seçer çoğunlukla acaba?..
İlkbahar, sonbahar… İkisi de ne kadar farklıdır birbirinden… Biri
dirilişin müjdecisidir oysa… Uyanışın, ayağa kalkışın, haykırışın,
yeni yeni filizlenen aşkların, umuda yolculuğun, sevinçlerin
mevsimidir ilkbahar…
Sonbahar ise içine kapanmanın, sararmış renklerin, çırılçıplak
ağaçların, melankolinin, sinema salonlarının, köhneyen aşkların,
ayrılıkların mevsimidir adeta…
İnsanlar kendi ölümlerini seçmekten aciz olduğuna göre, mevsimler
mi seçer onları acaba? –Hiç çözülemeyecek bir problem
daha…
Yine etrafımızda güzel insanlar yokluğa karışmaya
başladı işte… İkinci Yeni şiir akımının büyük üstadı Ülkü
Tamer, sessizce uçup gitti… Şahane şiirlerin efendisiydi…
Milyonların yüreğine işlenen, Zülfü Livaneli’nin
“Güneş Topla Benim İçin” şarkısının sahibiydi mesela:
-Umutların arasından/ Kirpiklerin karasından/ Döşte bıçak
yarasından/ Güneş topla benim için.
Sabahattin
Ali’nin 70 yıl önce alçakça öldürüldüğü gün uçup gitti
üstelik… Kürk Mantolu Madonna’nın, Kuyucaklı Yusuf’un yazarı,
“Aldırma Gönül Aldırma”nın şairi Sabahattin Ali…
78’li gençliğin adeta marşı haline gelen o şiiri bilmeyen,
şarkısını dinlemeyen, söylemeyen var mıdır acaba… Sinop Cezaevi’nde
kaleme aldığı 5. şiirdi…
-Başın öne eğilmesin/ Aldırma gönül aldırma/ Ağladığın
duyulmasın/ Aldırma gönül aldırma…
Bir yolcuyu daha
sonsuzluğa uğurladık, bir parçamız daha eksildi…
Bir arkadaşımı, dostumu, kardeşimi yitirdim… Bu yazıyı noktaladıktan sonra sevgili Atilla’yı, Atilla Çavdar’ı bahar toprağına uğurlamak üzere Zincirlikuyu’ya doğru yola koyulacağım…
Siz onu tanımazsınız…...