azarımız Umur Talu, Gineli arkadaşı Mamadou Bah’ı (10) kurtarmak için atladığı suda yaşamını yitirirken Fransa’ya ‘kardeşlik dersi’ veren 11 yaşındaki ‘kahraman’ Ersin Topal’ın ailesiyle görüşüp izlenimlerini kaleme aldı: “Ersin’in de oynadığı amatör kulüp ASCG bir bildiriyle tüm müsabakalara ara verdi; bir takım arkadaşı fotoğrafının üstüne ‘Allah sana cennet kapılarını açsın’ yazdı!”
- PARİS -
İKİ çocuğu göletten çıkardılar. Mamadou boğulmuştu. Ersin? İlk yardım ekipleri, boğulmadığını, kalbinin durduğunu gördü. Uğraştılar. Kalp çalıştırıldı. Helikopter Ersin’i, Carrieres-sous-Poissy’den Paris’teki ünlü Necker Çocuk Hastanesi’ne götürdü. Hastane böyle “boğulma” vakasına rastlamamıştı.
Ersin, perşembe sabah 04.00’e kadar, hayata tutunmak için direndi, direndi... (Habertürk’te dün yazı işlerinin çarpıcı sunduğu Hüseyin Şentürk’ün haberi) Babası diyor ki: “En son annesinin elini sıkıp adeta vedalaşırken gördüm.”
Ersin’in tutunmaya çalıştığı hayatta sporcu başarıları, futbolcu hayalleri, bir gün Neymar’ın takımı belki, ailenin işi; ablası, kardeşi, 5 kişilik neşeli aileleri; Muğla, Didim, Samsun, çok sevdiği her milletten arkadaşlar ve “nadir kırma” köpekleri “Mila” vardı.
‘ERSİN BOĞULACAK ÇOCUK DEĞİLDİ!’
O gün, o ana kadar neredeyse hepsiyle birlikteydi. Uzun uzun köpeği sevmiş, antrenörün “Ersin bize maçta lazım, sakın cezalı olmasın evde” ricasını duymuş, kardeşi ve onları çok seven “Türkiye kökenli” Rum komşuları “Tata” ile parka koşmuş, arkadaşlarıyla buluşmuştu.
4 arkadaş gölet kıyısına gitti. Eskiden mezbele olan, yemyeşil parka dönüşmüş, güvenlik bulunmayan gölet. Gineli mülteci çocuğu Mamadou ya düştü ya atladı; yüzme bilmiyordu.
İki çocuk korktu belki, kaçtı. Ersin de korkmuş olabilir, belki hiç korkmadı. Sanılanın aksine iyi yüzücüydü. Kendine güveniyor, arkadaşlarını yoksul, şu renk, bu köken demeden seviyordu. Babası, annesi ve ablası o acılı evde,