Kimimiz, mesela ben, devlet erkânı ve dün “barış düşmanları”na saydırıp bugün“savaş düşmanları”na, her halükârda temin ettiği “düşmanlar”a saydıranlar kadar akıllı değiliz.
Bilgili de değiliz. Zeki de değiliz.
Ne okuduğumuzu anlıyoruz, ne gördüğümüzün ayırtına varıyoruz, ne duyduğumuzu kavramamız mümkün.
Yazdıklarımız mesnetsiz, fikirlerimiz cahilce, vicdan yamuk, aklımız zaten kuş kadar.
Anlayamıyor, muhakeme edemiyoruz, onların şıp diye vardığı sonuçlara; dün bugünden, bugün dünden 180 derece, Başbakan hesabıyla “360 derece” farklı bile olsa tereddütsüz ulaştıkları o kesin neticelere asla ulaşamıyoruz.
Bu yazıyı bunların farkında olarak okursunuz artık.
Çok şükür ki etrafta size her işin en doğrusunu anlatanlar çok.
***
Tam da bu saflık ve cehaletle anlayamadığım şu:
7 Haziran hiç olmasaydı… kafadan 1 Kasım olsaydı…
Şu askerler, o polisler, Tahir Elçi, bu üç aylık bebek ile dedesi, 11 çocuklu Taybet Hanım, 5 yaşındaki çocuk, şu kadar “etkisiz hale getirilen” yaşıyor mu olacaktı?
Yoksa bu hakikaten kader midir…