Normaldir, hepimiz kendi zaviyemizden bakarsak, kimimiz diyecek
ki, “Onlar ötekilerin çocukları.”
Oysa bir seviye daha var ki, o zaman “Bizim evlatlarımız”
diyorsun.
***
Bunu anlamak, anlatmak için uzun uzun “çünküler”e de gerek yok.
Bakın cenazeler nereye gitmiş ya da gidiyor:
Erdal, Patnos’a…
Alper, Giresun’a…
Okan, Hatay’a…
Alican, Samsun’a…
Duygu, Nazegül ile Ece, İstanbul’a.
Koray, İstanbul’a ama esasen Trabzon(spor)’a…
Cebrail, Adana’ya…
Hatice Ezgi ve Büşra, İstanbul’a…
Yunus Emre, Adana da olabilir, Ankara da…
Uğur, İstanbul’a…
Mücahit, Muş’a…
Süleyman, Yüksekova’ya…
Çağdaş, Tunceli ya da İstanbul’a…
Soyadlarını yazmıyorum; çünkü “sizin çocuklar” aynı zamanda!
…
Onlara aynı gün “PKK ateşiyle şehit asker” Müsellim’i de katın,
Kayseri’de.
İstanbul’da polisin gaz kapsülüyle ağır yaralanan 7 yaşındaki
Mustafa’yı katmayalım inşallah!
Bakarsan, İstanbul’dan Patnos’a, Trabzon’dan Yüksekova’ya, “sizin
evlatlarınız.”
Öyle baktığında, barışın kıymetini, şiddet ve savaşın, kıyım ve
kıyamın felaketini daha iyi anlıyorsun.