Dün Dünya Barış Günü idi. Bugün değil!
Her birimizin sinir ötesinden hepimizin sınır ötesine kadar savaş devri, diğer 364 gün daha münasip.
Hakikaten barış günümüz, barış günlerimiz, barış yıllarımız, barıştan bir geleceğimiz olabilirdi Barış!
***
Necmiye Alpay “12 Eylül Askeri Darbesi” nde hapse atılmıştı. 35 yaşında olmalı. Demek bir nevi “yolun yarısı” imiş.
“Yolun öteki yarısı”nda, 70 yaşında “15 Temmuz Askeri Darbe Girişimine Karşı Demokrasi Bayramı” sırasında hapse atıldı.
Bir daha söyleyeyim:
Alpay, 35’inde, Askeri Darbe ile hapse girmişti.
Alpay, 70’inde, Askeri Darbeyi Yenen Demokrasi ile hapse girdi.
Alpay’ın (ve tabii onca yazan, çizen, habercilik yapan, düşünce ifade eden kişinin) 35 yıl sonra yine hapse girebilmesi yolunda, ne acayip yolculuk bu!
***
Daha düne kadar serbestçe yayın yapan (ve bir demokraside normal olan) bir gazetede dayanışma için sembolik genel yayın yönetmenliği yaptı diye.
Üstelik iki yıldan az zaman önce, bizzat devletin, iktidarın “eylemsizlik, çatışmasızlık, göz yumma” gibi tarifleri olan karar ve emirlerle, “Çözüm süreci-Barış umudu” için (“Başkan”ı başta) resmen temasta bulunduğu örgüte üyelik suçlamasıyla.
***
35 yıl bir yandan, “dörtte üç kadarı etkisiz hale getirilen” olmak üzere, “40 bin ölümüz”le tanımlanıyor...
Bir yandan da artık “devletin, iktidarların desteği, aymazlığı” sonucu “Sinsi FETÖ örgütünün büyümesi” ile.
Öyle tanımlayıp net 10 yıllık sorumluluklarını da ister istemez o 35 (hatta 40) yıla katanlar ise, hemen kendilerini ayırıyor, “açık darbeci, açık finansçı, açık örgütlenme ağındakiler” dışında da, “ona değmiş, buna değmemiş” gibi hızlı ayıklamayla sadece başkalarını suçluyor, sorumlu tutuyor.
Ordunun, Emniyet’in, yargının içi dışı bir dönem “sivil toplum örgütü” diye kutsanmış bir “dinsel-örgütsel- hiyerarşik-itaat ve biat yapısı” ile şekillenmiş; tayin ve terfiler bizzat iktidar tarafından yapılmış, ama devlet çok itibar gösteriyor diye o okullara gönderilmiş yoksul çocuklar kadar dahi “sorumlu” değiller.
“Sivil toplum örgütü”nün ise sadece “silahlı, üniformalı askeriye, polisiye tutkusu”ndan ötürü değil; “devletçi, devlette konuşlanma histerisi” yüzünden de ne kadar da sivil olduğu anlaşılıyor!
Şu sıra yargıda, önyargılarımızda, muhakememizde temel bir soru olmalı: