Bilmiyorum, der mi?
Dedi mi hiç?
***
27 Mayıs misal, “TSK memleketin idaresini ele almıştır” demiş,
12 Mart, “Şu şu yapılmazsa… idareyi doğrudan doğruya üzerine almak”tan bahsetmiş.
Hala yaşadığı için dün 36 yaşını bitiren 12 Eylül’ün çenesi düşüktü ya, “Yönetime el koymak zorunda kalmıştır… Ülke yönetimine bütünüyle el koymuştur… Devlet yönetimine el koymak” diye cümleler kurmuş.
28 Şubat zaten bildiriyi bile hedef aldığı iktidara imzalatmış, adını koymamış.
27 Nisan’ın buharlaştırılmış muhtırası, “TSK yasalar ile kendisine düşen görev ve yetkilerini kullanmaktan çekinmeyecektir” buyurmuş.
15 Temmuz darbe saldırısı da “darbe” değil, “Yönetime el koymuştur” diye sallamış.
Dünyada da örnekleri çok.
Darbecilerin darbelerine darbe dediği pek yok!
Buradaki gibi “El koyma, müdahale, muhtıra” ile bazen daha saygın diye “ihtilal, devrim” bile denmiş, ama kimse kargasına karga dememiş pek!
Oysa 350 yıllık bir kavramdan söz ediyoruz. Dünya çapında. Esas manasına modern devlet ve ordularla, özellikle de azgelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerle, eski sömürgelerdeki cuntalarla filan kavuşmuş ama darbecinin darbesine darbe dediği pek görülmemiş işte!
***
Lakin en son Ahmet ve Mehmet Altan’ın gözaltına alınıp “bayram hapsi”ne çarptırılmasındaki iddia “Darbeden bir gün önce subliminal darbe mesajı vermek”gibi bir şey.
Ne hukuk ne psikoloji ne parapsikolojide öyle derin bilgi sahibi değilim de, anlamadığım şu:
Darbecinin bile darbesine darbe demediği bir dünya ve Türkiye’de, iki yazar bir TV’de darbe kavramını açıkça kullanarak nasıl darbeci olabiliyor?
Bilmediğim için soruyorum!