“Cama kartopu gelince…”
Gazeteci Nuh Köklü’yü öldürmekten sanık esnafın ağabeyi Cumhurbaşkanı’na yazıyla başvurup olayı “kendi açılarından” anlatmış!
Yok, hayır.
Kendisi aklınca, düşüncesince, “Cumhurbaşkanı ile iktidarın açısına göre”anlatmış!
Elbette herkes yakınını korumaya, kollamaya, masum göstermeye yahut masumiyetini ispatlamaya çalışır.
Ama burada ağabey “sanığın masumiyeti” kadar “maktulün suçluluğu” üzerinde duruyor.
O “suç” da, “o gün o sırada şunu yaptı, bunu yaptı”dan ibaret değil.
“İdeolojik” bir tahlil!
***
Çünkü sanığın ağabeyi “doğal olarak” şuna inanmış:
Biz varız, bir de onlar!
Yargı da buna göre işler.
Çünkü yargıyı belirleyen de Cumhurbaşkanı ve iktidardır!
“Biz” kısmını Cumhurbaşkanı’na şöyle tanımlayıp hatırlatıyor:
“Selamün Aleyküm… Kasımpaşa’daki Seyit Uşaki Hazretlerine bağlıyım. Şeyhim Eyüp Fatih Şaban Hurullah Hazretleridir.
Sizlere duacıyız. Sizi seven ve gönül vermiş kişileriz. Bu olayda yanımızda olmanızı temenni ederiz.”
“Onlar” kısmını da “maktul gazeteci”yi tanımlayarak belirliyor:
“AKP karşıtı… O gün AKP’nin İç Güvenlik Paketi’ni protesto gösterisine katılmıştı… Gezi olayının öncülerindendir.”