Hiroşima’da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım
büyümez ölü çocuklar.
***
Başbakan “Ertuğrul” filmi galasında Nazım Hikmet’in bu dizelerini okudu…
Epey insanî, duygulu konuşmaydı.
Ve doğruya doğru:
Hakikaten, büyümez ölü çocuklar!
Çünkü o sıra Başbakan’ın ülkesinde, bir haftadır sokakta, kıvrılmış cansız yatan 11 çocuklu annenin az biraz ötesinde, henüz çocuk bile değil, daha yaşını doldurmamış, daha ayları anca sayılmış bir bebek de uzanmıştı.
Kim gördü, kim duydu, kim şiir yazdı, kim hislendi?
Öyle ya, şiir şöyle başlıyordu:
Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.
***
Ne yapalım şimdi?
“O şiiri okumayın” mı diyelim?
“Nazım’ın orada ne işi var” diye mi söylenelim?
Diyeceğimiz şudur:
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler.
***
İsteyen Nazım şiiri okusun, daha çok okusun, daha yüksek sesle okusun…
İstiyorsa Ara Güler de Cumhurbaşkanı fotoğrafı çeksin; fotoğrafta “çocuklar” da olsun.
Cumhurbaşkanı ve eşi de Ara Güler’in çektiği fotoğraflara baksın, kitaplarına göz gezdirsin, gazetecilik aşkı, hakikat, emek ve “objektif”in sadece istediklerimizi göstermeyeceği üzerine bir düşünsünler.