Başkalarını sürekli “barış düşmanı” olmakla suçlayan iktidar, “barışı düşman”görmeye başlamıştı.
“Dağdan inip düz ovada siyaset yapsınlar” diyenler, düz ovadaki siyaseti “terör”le eş tuttu.
Baraj uğruna bir karış barış da bir kaşık suda boğulacak bir şey haline geldiydi.
Diyarbakır’daki Kanlı Cuma, her kimin eseriyse, çok daha fazlasını beklemiş olmalılar.
Daha fazla ölü, daha fazla panik, daha fazla infial, daha fazla öfke, daha fazla yangın, bir “mikro- iç savaş!”
Tarihe, 40 bin can almış bir “savaş”ı bitirip kardeşliğe nefes vermiş bir iktidar ve siyasetçiler olarak geçmek vardı oysa.
Bu “parça tesirliler”in esasında “barış, özgür siyaset yanlısı” bir iktidara karşı olduğu da söylenebilirdi o zaman.
Ama günlerdir, “12 Eylül’ün barajını geçerler” tedirginliğiyle “çözüm süreci”ndeki muhatabına saldıran bir iktidar var.
Sadece iktidar partisi ve hükümet değil; Cumhurbaşkanı ve devletin tüm imkânları ve gücü de.
Zaten öyle bir refleks ki, miting alanında bomba patlamış, halk paniklemiş haliyle; yaralılar ve ölüler var…