Umur Talu Habertürk Gazetesi

İster asker elinde olsun, ister sivil dilinde… Militarizm, militarizmdir!

İktidarın temel yanlışı veya kendine göre temel doğrusu şu: Bir şey başkasının elinde tehlikeli olabilir; ama benim elimde gayet münasiptir! *** Bunu, tarlaya tohumları elbette bu iktidardan çok önce...

02 Ağustos 2016 | 167 okunma

İktidarın temel yanlışı veya kendine göre temel doğrusu şu:
Bir şey başkasının elinde tehlikeli olabilir; ama benim elimde gayet münasiptir!

***

Bunu, tarlaya tohumları elbette bu iktidardan çok önce atmaya başlayan, ama AKP iktidarı sırasında imece yapan, (açık ve gizli) gübreyi basan, ilaçlamayı azdıran, epey hasat da alan ve belki de son bir hesaplaşma için tarladaki tüm hasadı kaldırmaya davranan “11 yıl Sayın Cemaat-3 yıl Hayın FETÖ” meselesinde söylemek de mümkün.
Bunun nasıl bir yanılgı olduğunu ve nihayetinde çok yönlü “demokratik-hukuksal-insani” felaketlere yol açtığını da!
YÖK gibi, RTÜK gibi “darbe kurumları” için de söyleyebilirsiniz.
TRT veya AA gibi, esasında “kamusal” olan, yani “milletin tümüne ait” kurumlar darbelerde nasıl tek sesli, tek yönlü kullanılmışlarsa, yine tek sesli kullanılmasını da.
Medyaya tahakküm, medyanın kontrolü gibi uygulamaları da.
İhale, denetim gibi yollarla, sermayenin kontrolü de. İşçi ve benzeri örgütlenmeler üzerindeki cendereler de.

***

Bu sorun, Emniyet ve Adalet’in “sahiplik” zaviyesinden görülmesinde de yatıyordu.
“Bize karşı kullanılmış” Emniyet ve Adalet’e, önce, o gün “Cemaatçi” denen kadrolarla sahip olmak; sonra onların oraları “hocaya” mülk yazmasına, “iktidara tuzak kurmasına” karşı, tamamen “kendimizin” kılmak.
Bunların hiçbiri, otomatik olarak “demokratik hukuk devleti” manasına gelmiyor.
Millete, hukuka, demokrasiye tuzak kurmuş birilerine karşı, seçilmiş iktidarın ve Meclis’in mücadelesi ne kadar gerekli ve doğru ise, o kurumları demokratikleştirmek yerine “kötülerden temizleyip kendi malımız yapmak” da o kadar yanlış.
Demokrasi, hukuk, kamusal hizmet ve kamunun o kurumları denetimi bakımından!
Güç temerküzü dibine kadar anti-demokratik bir şey olduğu için!

***

Şimdi sıra “darbecilik” de içeren “militarizm”in patronluk yapısına gelmiş.
“Darbecilik” yapamasınlar diye alınan kararlar, OHAL gibi, kimi acil tedbir için zorunlu görünse de, çok sorunlu ve temelde anti-demokratik bir mekanizmayla, daha baştan “Meclis dışı” ortaya çıkıyor.
Bırakın kendisini, usulü dahi anti-demokratik.
Topluma, dünyaya, iç ve dış meselelere bakışınız; devlet örgütlenmesinden anladığınız; diliniz, üslubunuz, propaganda portföyünüz, otorite-hiyerarşi-komuta-buyruktan anladıklarınız, “milletin harekete geçiş tarzı” ve bir kısmımızın “hakimiyet milletindir”den kastı dahi özünde “militarist” ise, en tepedeki “komutan”ın sivil olup olmaması çok büyük bir şey fark etmiyor.
Öyle ya, nihayetinde o Meclis’te, ders kitaplarında, her köşede onca yıldır “Hakimiyet Milletindir… Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazıyordu!
Bu sadece “millet adına bazı seçilmişler” diye tercüme edilemez.
“Millet”in, çoğunluk ya da azınlık, her ferdinin hakkının, hukukunun, “hakimiyet”inin kabulü anlamına gelir.
İcraatı ancak o sınırlar içinde yapabilmek, gücü temerküz etmemek manasına gelir.

***

Bu “kanlı ve gözü dönmüş darbe girişimi” Genelkurmay-Kuvvet komutanlıkları şuna bağlı, buna değil diye olmadı.
Kaldı ki, söylenenlere inanacaksak (bazen zor inanılacak gibi), “darbenin önlenmesi” onların da sayesinde ve o yüzden ordunun çok büyük bölümünün katılmayıp karşı çıkmasıyla mümkün olmamış mıydı!
Yok, buna inanmamak gerekiyorsa, doğrusunu söyleyin… Yahut komuta kademesini çoktan değiştirmeniz lazımdı.

***

Meselenin özü, “militarizm”in komutasını apoletlilerden alıp “siviller”e bağlamak değil; bu memleketin aklını, vicdanını, hukukunu militarist histeri ve hummadan kurtarmaktır.
Bazen asker elinde darbecileşebilen, bazen siviller elinde faşizanlaşabilen, bazen toplumun çeşitli kesimlerini bir ötekine karşı nefret, hiddet, şiddetle dolduran “militarizm”in dilini, elini kolunu bağlamaktır! Mümkünse, parmaklarını da.
Sanıldığı gibi sadece ordu meselesi değil beyler, ağalar, paşalar…

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Komple saldırı mı komplo tezgâh mı? 05 Ekim 2018 | 4.360 Okunma Bundan böyle, Aznavour da yok! 02 Ekim 2018 | 174 Okunma İnci Sokağı'ndaki kız! 30 Eylül 2018 | 172 Okunma Fransa başbakanıydı… Barselona başkan adayı oldu! 28 Eylül 2018 | 244 Okunma Ajax'tan takasa, Avrupa'nın Pers seferi! 26 Eylül 2018 | 124 Okunma