“Kaderciliğimiz”in en büyük çelişkisi, kadere direndiğimiz, direnmeye çalıştığımız, değiştirmek için uğraş verdiğimiz, zaten bazen isyan ederek bazen yolunu bularak değiştirdiğimiz tüm hayatımız.
“Kaderdeki ölüm”e direnmek için harcanan onca çabadan…
“Kaderin sana çizdiği yol”u değiştirmek için yapılan onca işe…
“Kader”in değil, kendi kafamızın, gönlümüzün istediğine her yolculuğa…
“Kader”in de üstüne çıkarak başkalarının kaderine hükmetmeye, onların kaderiyle oynamaya kadar!
***
O yüzden “teslimiyet” telkin eden onca kadim inanç, felsefe ve asırlar boyu birbirini kovalayan otoriter düzenlere rağmen insanlar hep teslim olmuyor.
Kimi direniyor.
Kimi ihtiraslarını coşturuyor.
Kimi vicdanıyla isyan ediyor.
Kimi cüzdanıyla arsızlaşıyor.