Türkiye’nin “geleneksel” meselesinin sırf “teröristin terörü” olmadığını biliyoruz.
Biliyoruz ama bunu hepimizin konuşması mümkün olmuyor.
Şu sıra ABD’de “Kule fetişisti-faşisti” Trump “İslamcı teröre karşı Müslümanlara kapıları kapatalım” diye bas bas bağırırken, misal, “şiddetli filmler”in yönetmeniTarantino da “Polis şiddetiyle öldürülmüş insanlar, özellikle siyahlar” üstüne bağıra bağıra konuşuyor.
Neymiş, demek ki ABD’de de “polis öldürüyor”muş!
Bizim devletin, iktidarların, muktedirlerin en sevdiği şey budur:
“Orada da var!”
Sanki “oralardaki” her hukuk her guguk sende de var!
Tabii orada da şurada da var, ama bizim sorunuz önce kendimiz; işte bizde de var.
***
Nasıl ABD’deki “devlet şiddeti”nin arkasında hemen “ırkçılığa meyilli, ırkçılıktan meyilli” bir polis-devlet şiddeti görebiliyorsak…
Bizde nasıl yaklaşacağız?
Hep kazayla mı, hep arızayla mı; yoksa “doğuştan polis” değil, herkes gibi çocuk, genç olanların ciddi bir kısmına nüfuz etmiş “etnik-mezhepsel nefretler”le mi?