Bilenler kusuruma bakmasın; bilmeyenler için şu küçük notla başlayayım yine:
6 yaşımda babamı Beşiktaş bayrağına sarılı tabutla yolcu ettim; bir iki ay sonra Galatasaray Lisesi’ne ilk mektepten girip yatılı 12 yıl okudum ama, hem de senelerce şampiyon olamadığı bir dönemde hep Beşiktaşlı kaldım. Babadan miras, futbolu çok sevdiğim kadar, olabildiğince hepsine de saygı duydum.
Bu yazıda tümünün izi var.
***
Benim için bu yılın esas şampiyonu “Kibre inat tevazu”dur; efendiliktir, futbolda çok kolay silinen, az gözüken, hep şutlanan kimi insanlık hasletidir.
Hamza Hamzaoğlu şampiyon olduğu için de öyle…
İsmail Kartal olsa da öyle olacaktı…
Slaven Biliç olsa da!
***
Üçü de, ülkeyi boğan ve kendi kulüplerinde de hüküm süren “Kibir” ağalıklarına karşı,“başka türlü insanlar” oldular bu yuvarlak dünyada.
Fenerbahçelilere göre, artık pek küçümsedikleri Kartal başarısızdır…
Beşiktaşlılara göre de, artık kişiliğini umursamadıkları Biliç!
Ama esas kaybedenleri söyleyeyim size:
Şampiyonluk sevincine rağmen Galatasaray camiasının tüm kibirlileri.
Dört yıldızı “paşalık”la tanımlayan, futbolun, tribünlerin, tarihin milyonlarca sıradan insanını, askerini, sivilini de ille “dört yıldızlı paşa”ya selam durmaya havale edenler.
Galatasaray camiasını, lisede sık sık “Evren Paşa”ya saygı ve müteşekkirliğe davet edenler.