Bir ülkenin, bir halkın (yahut o ülkedeki halkların) hayatına, tarihine ve talihine bu kadar çok müdahil olursa,“savaş” kendini onlara da taşımaya başlar.
Mülteciler, insan-para-silah trafiği, canlı bombalar, Tırlar derken; ordular, uçaklar, bombalar ve bir ötekinin sınırını, sinirini ihlal etmeler ve vurmalar.
Türkiye’nin pozisyonu şöyle şimdi:
Bize göre hava sahasını ihlal eden, onlara göre etmeyen bir “Rus uçağı” vuruldu.
Aynı Türkiye’den, İncirlik’ten, aynı ülkenin bazı topraklarını bombalamak üzere ABD uçakları da havalanıyor.
ABD’nin ve Türkiye’nin NATO müttefiki Fransız uçakları ise mesela Rus uçakları ile “müttefik” sayılıyor.
Türkiye bir “savaş”ın kıyısındayken de esasen için için içine kayıyordu; şimdi çok daha büyük bir savaş kıyısında dolaşıyor. Sanki adım adım itiliyor.
Bir de, Cumhurbaşkanlığı neden Genelkurmay bile “bilinmeyen uçak” derken hemen “Rus uçağı” deyiverdi de sonra yuvarladı gitti?