Dünyanın en nadide koleksiyonlarından biri oluşuyor:
“Cumhurbaşkanı’na hakaret” veya “casusluk, hainlik, terör örgütü şeyi”suçlamasıyla davalar, mahkumiyetler, hapisler sonucu hedef “cezaevlerinde okur yazarlığın yükseltilmesi” olmalı.
Bu amaçla raflara, koğuşlara, hücrelere kitap-gazete-bilgisayar yerine gazeteci, yazar veya twitter-sosyal medya ahalisinden seçkiler koymak hakikaten güzel proje.
-En son hangi kitabı, makaleyi okudunuz?
-Yok, kafadan yazanın canına okuduk.
-Ne güzel. Kökten kültürel bişi olmuş!
-Öyle. İnsan, müptelası oluyor.
-O zaman, durmak yok.
-Yok. Basın özgürlüğü bizim kırmızıçizgimizdir.
-Çok güzel. Enine mi, boyuna mı?
-İki kırmızıçizgi, çapraz.
-Ne zarif!
***
Şimdi yazıya “kırmızıçizgili pijama”dan girdim, yanlış yaptım.
Konu başkaydı; kan kırmızı kılıçtı.
Burada daha önce de çok andığım Bandar bin Sultan’ın kilit adam olduğu“proje”nin Türkiye’yi teğet geçip geçmediğini, transit mi geçtiğini, aktarma mı yaptığını merak ediyordum.
Çünkü bu “proje” yarın öbür gün ciddi bir suçlama olarak herkesin önüne gelebilecek.
İnanın, “Kafa Kesen Krallık”a, yani kısaca KKK’ya “Batı demokrasileri”nin tapınması kolay kolay bitmez; birçok Müslüman devlet adamının rehinelik hali de.