Şimdi itiraf edeyim:
Bu “ayrımsızlık”ı seviyorum!
Yani aynı gün bu ülkenin en tepeden konuşmuş kişilerinden biri olan Ertuğrul Özkök’e de “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlaması yapılıyor…
Acılı, perişan bir (ve birden fazla) “şehit yakını”na da!
Demek ki bu konuda ayrımcılık yok; zengin-fakir, beyaz-siyah, İstanbul-Anadolu, tuzu kuru-acılı insan ayrımı yok!
Tek kriter var:
Fazla konuşmayacaksın!
***
Belki de başı büyük gövdesi küçük cumhuriyet ile kaşı çatık gövdesi ezikdemokrasi böyle bir şey.
Ayırmıyor.
“Hakaret” suçlamasıyla susturmanın, sindirmenin, gözdağının, intikamın sınırı yok.
“Beyaz cumhuriyetçiler” işte bunu anlamamıştı pek:
Bu ülkede okuldan aileye, işyerlerinden askeriyeye, cemaatten cemiyete“susturulan, ezilen, tehdit edilen, sindirilen, korkutulan, sesi kısılan, sesi çıkarsa cezalandırılan” insan sayısı o kadar çoktu ki…
Düşünce, ifade ve vicdan özgürlükleri öyle basın özgürlüğü yahut “basın”ı öldürüp sarıldıkları “iletişim özgürlüğü”ne sığamayacak kadar ölüydü!