Büyük adamlarımız, büyük meselelerimiz, büyük dertler, büyük öfkeler, büyük bilgilerimiz var.
Lakin kaçımızın içinde şu 9 yaşındaki (yoksa 8 mi) kahraman mevcut?
Cüretin devasa, cesaretin cüce olduğu zamanlardayız.
Hiddet-şiddete tapılan, vicdana, hakiki mertliğe nanik yapılan devirler işte.
Bir ötekini anlamak, anlamaya çalışmak bile zor geliyor; dayanışma ne kelime.
Küçücük bir çocuk, evdeki tek büyük olarak herkese ders verdi canıyla.
Pek anlamayacak, acıma, merhamet, vahvahların yanı sıra, “anne babaya öfke”ile kendimizi rahatlatacağız.
Çoğumuz çocuklarını öyle “yalnız ve aciz” bırakmıyor değil mi?
***
Buca’da, hep “Sıvasız hane” dediklerimizden.
Sadece “sıvasız” değil; “elektriksiz, susuz”muş; borçlar ödenmediği için.
Mum ışığında beş minik çocuk. En küçük 1 yaşında, en büyük abla 9.
Anne-baba, boşanmakla meşgul. Evden epeyce uzakta, belki bir yakınları eşliğinde tartışıyor.
Dört minik çocuk, Ata, Baran, Arda, Emir “büyük” abla Helin’e emanet.
Kim bilir nasıl bakıyor, nasıl gözetiyor, nasıl seviyor kardeşlerini…
Bilmiyoruz tabii.
Anlamışsak ancak felaketten sonra anlayabiliyoruz.
Umurumuzda olmayan çocukların felaketlerinden bir felaket daha.
Elektriksiz evde yangın. Kundak şüphesi de var. Karanlıkta alevler. Beş yalnız çocuk.