Gazetelerin 2 Mayıs tarihli birinci sayfalarından bu sistemin
1 Mayıs’tan ne anladığını
görebiliriz.
Doğrudan hükümete bağlı olan gazeteler, 1 Mayıs’ta CHP, PKK/DEM ve yancılarının İstanbul Saraçhane’deki
yakıp yıkma görüntülerini öne çıkardılar. İşçi sınıfının
sorunlarına yer vermediler, sesini sayfalarına taşımadılar.
Doğrudan CHP, PKK/DEM ve yancılarına bağlı olan gazeteler,
Taksim’deki 1 Mayıs yasağını ve hükümetin onlara göre
anti-demokratik tavrını manşete çektiler. Bunlarda da ücretli
çalışanların talepleri yer bulmadı.
Hürriyet gibi, Türkiye’nin büyük sermaye kesimlerinin sesi olan
gazeteler ise, olabildiğince bol şiddet görüntüsü kullanarak
meseleyi magazinleştirmeyi tercih ettiler. 1 Mayıs hırgürle
eşleştirilirken elbette işçi sınıfının beklentilerine yer
verilmedi.
Buradan ne anlamalıyız?
Türkiye’nin ücretli kesimleri (yani işçileri) çok çeşitli sorunlar altında ezilirken, sistemin sahiplerinin bu sorunları duymaya bile tahammülü yok. Bu sorunlara bir çözümlerinin olmasını bırakın sorunun kaynağı oldukları için 1 Mayıs’ı da elbirliği ile gümbürtüye getirmeyi tercih ediyorlar. BURSA’DAN YÜKSELEN SES Sadece Bursa’daki TÜRK-İŞ mitinginde yüz bine yakın işçi toplandı. Muazzam bir büyüklük bu. Düşünün Türkiye’nin en büyük işçi örgütü oldukça kalabalık bir miting düzenliyor ama sistem basınında tek satır yok. Üstelik TÜRK-İŞ Başkanı Sayın Ergün Atalay, altı kalın kalın çizilecek bir konuşma yaptı. Hem ABD emperyalizmini adın...