İsrail’in Gazze’ye dönük vahşi saldırısı başladığından bu yana
hükümete yakın sosyal medya hesaplarında İsrail menşeili ya da
İsrail’e destek veren markalara yönelik boykot çağrıları
yapılıyor.
Barkodlar paylaşılıyor, marka listeleri yayınlanıyor, “içilenin
kola ya da kahve değil Gazzeli çocukların kanı” olduğuna dair
yüksek perdeden ajitasyon yapılıyor. Ödeme sistemlerinden giyime,
gıdadan temizlik ürünlerine her alanda boykotlar örgütleniyor.
Boykota uymayıp bu markaları satmaya devam eden marketler,
mağazalar da hedef gösteriliyor ve onların da boykot edilmesi
çağrısı yapılıyor.
Buna karşı değiliz. Elbette emperyalizmin ve Siyonizm’in mali
kaynaklarını daraltmak mücadelenin bir parçası olabilir. Mesele
bireysel tavır koymaksa, bizler bunu gündelik yaşantımızda zaten
elimizden geldiğince yapıyorduk. Gazze olayından önce de.
Sistemin muhalefeti de gündemine almıyor. “Hükümeti buradan sıkıştırayım” diyemiyorlar. Çünkü kendileri zaten ABD-İsrail kontrolünde.
Şimdi basit bir soru:
Malum kahve zincirinden alınan bir bardak amerikano Gazzeli çocukları öldürüyor da İncirlik’ten taşınan mühimmat öldürmüyor mu?
Hatta kelimenin gerçek anlamıyla öldürme, tam olarak böyle olmuyor mu? Yani bu öldürme, kahve-ölüm ilişkisindeki gibi dolaylı da değil.
O halde İsrail’e karşı boykot örgütleyen AK Partili kardeşlerimiz neden partilerine ve hükümete karşı seslerini yükselte...