Hollanda’da seçimlerden Geert Wilders’in başında olduğu parti birinci çıktı. Henüz hükümeti kuramadı. Diğer partiler onunla koalisyona yanaşmıyor.
Wilders hakkında hükümet basını da CHP-İyi Parti basını da aynı dili konuşuyor. “Aşırı sağcı, İslam karşıtı, faşist” lafları havada uçuyor. Aslına bakarsanız, bunlar kendi buluşları değil. Atlantik basını nasıl tanımlarsa, bunlar da çevirip aynısını kullanıyor. Maalesef Türk basınında orijinal bir değerlendirme bulmak giderek güçleşiyor. Basınımız tercüme ofisine dönmüş.
Wilders’ten kim rahatsız. Batı’nın başlıklarına bakalım:
Politico: Geert Wilders is the EU's worst nightmare (Wilders
AB’nin en büyük kabusu)
First Post: Anti-Immigration and Anti-EU Candidate Geert Wilders
Wins Dutch Election (Göçmenlik ve AB karşıtı aday kazandı)
Time: Why Geert Wilders' Victory Is Bad News for Europe (Wilders’in
zaferi neden Avrupa için kötü haber)
The Guardian: The Dutch far-right figurehead sending a chill across
Europe (Hollandalı aşırı sağcı figür Avrupa’yı ürpertiyor)
NBC: In a shock for Europe, anti-Islam populist Geert Wilders
records a massive win in Dutch elections (İslam karşıtı popülist
Geert Wilders'ın Hollanda seçimlerinde büyük bir zafer elde etmesi
Avrupa'yı şok etti)
BBC: Anti-Islam populist Geert Wilders wins Dutch election
(Hollanda seçimlerini İslam karşıtı popülist Geert Wilders
kazandı)
Türkiye’de de Anadolu Ajansı başta olmak üzere benzer başlıklar
atıldı. Peki ama ABD ve AB’nin bu kadar rahatsız olduğu birinin
seçim kazanması bizi neden rahatsız ediyor?
Wilders’in ülkesinde göçmen istememesi, bu göçmenlerin tamamına
yakınının Müslüman olmasından dolayı bizde olumsuz bir çağrışım
yaratıyor. Yine Wilders’in İslam’ı faşizmle ya da Nazilikle eş
gören açıklamaları da bizim kamuoyunda tepki çekiyor. Wilders, Türk
ve Müslüman düşmanı olarak görülüyor.
Biz ise Wilders’e nesnel bakmalıyız.
Mesela Türkiye’nin AB’ye alınmasına karşı çıkması, Türkiye’nin
lehinedir. Wilders’in AB’nin varlığını sorgulaması da Türkiye’nin
lehinedir. Çünkü Türkiye’nin tek parça olarak AB’ye girme ihtimali
yoktur.
Sistem partileri ve basını çarpık bir bakışla, Türkiye’nin AB
üyeliğini destekleyen Avrupalı “sol” liderleri “Türk dostu” ilân
ediyor. Hâlbuki onlar Türk dostu falan değil düpedüz PKK dostu.
PKK’nın Avrupa’da örgütlenmesi, para ve silah toplaması için
ellerinden geleni yaptıkları gibi Türkiye’ye de AB’ye girebilmesi
için “PKK’yla mücadeleyi bırak, açılım yap” diyorlar. Ama Wilders
düşman, bunlar dost! Onların Türk dostluğu kaçak FETÖ’cülere
dostluk.
Bizim basın topluca Hollanda seçimlerini Dilan Yeşilgöz’ün
kazanmasını istedi. Hollanda’da PKK’yı destekleyen ve sözde Ermeni
Soykırımının Hollanda Meclisinde kabul edilmesi için çırpınan Dilan
Yeşilgöz’ün… “Ankaralı Dilan” diye bir de sempatik göstermeye
çalıştılar PKK kaçağının, PKK yandaşı Hollandalı evladını.
Wilders ve benzeri Avrupalı liderlerin ortak özellikleri,
ülkelerinin İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ABD tahakkümü altında
olmasına itiraz etmeleri. AB’yi, ulusal bağımsızlıklarının önünde
bir engel olarak görmeleri. AB’nin, ABD tarafından Avrupa
ülkelerini gütmek için kurulmuş bir pranga olduğunu fark etmiş
olmaları. Küreselleşmeye karşı çıkıp, Rusya ve Çin ile ilişkilere
kendi ulusal çıkarları noktasından bakmaları. Bu nedenle Wilders ve
benzeri görüştekilerin Avrupa’da iktidara gelmesi nesnel olarak
Türkiye’nin lehinedir.
Göçmen karşıtlıkları, yine nesnel olarak hem Türkiye’nin hem de
bütün mazlum dünyanın lehinedir. Çünkü bu liderler, Trump da dâhil
olmak üzere, içe kapanmacılar. Gittikçe daralan ülke kaynaklarının
dünyanın başka yerlerindeki yayılmacı eylemlerde kullanılmasına
itiraz ediyorlar. Wilders gibiler iktidara geldikçe, emperyalist
müdahalenin bir sonucu olan göç olgusu da azalacak, belki de
ortadan kalkacaktır.
Neden göç var? Çünkü emperyalist Batı, yıllarca Asya, Afrika, Güney
Amerika ve Batı Asya’nın kaynaklarına çökmek için işgaller,
darbeler yaptı. Terör örgütlerini halkın üzerine sürdü. Bu
coğrafyaları yoksulluğa, istikrarsızlığa, güvenliksizliğe mahkûm
etti. Şimdi Batı’nın kaynakları tükendi, bu halklar ayağa kalkıyor.
Eğer Batı çekilirse, bu bölgelere barış, huzur ve refah gelirse,
göç etmenin de maddi zemini ortadan kalkar.