Ankara’daki o ünlü taş binanın, eski Meclis’in önünden her geçişimde hep aynı duyguyu hissederim. Bir milletin kaderinin değiştiği mekân öyle mütevazı, öyle olup bitenin farkında değilmiş gibi durmaktadır ki, sanki hiçbir şey olmamıştır. Şairin dediği gibi ‘nasıl da her şey yaşanmamışa dönmüştür’. Oysa taşların-duvarların, mimarinin-estetiğin hafızası zamanın akışına karşı ayakta durdukça, kendini o mekânın hikâyesiyle birlikte ifade eder. İmparatorluğunu kaybetmiş bir halkın en kötü günlerinde Büyük Meclisi toplantıya açması, bugünden bakıldığında neyi ifade etmektedir? Burada görülmesi, asla unutulmaması gereken yeryüzünde bir ilkin gerçekleşmiş olmasıdır: Bir halk, kendi milli mücadelesini Millet Meclisi kurarak onun vasıtasıyla vermiştir. O zamana kadar böyle bir olay yaşanmamıştır, bunun daha sonra başka milletler için de bir model olduğunu belirtmek gerekir. Hindistan bu konuda Türkiye modelini takip edecektir.