Hayır, Suriye’de ‘yanlışlıkla yapıldığı’ söylenen rejim
güçlerine dönük son hava saldırısından söz etmeyeceğim; çünkü
biliniyor ki bir avuç coğrafyayı elinin içi gibi tanıyan, bırakınız
yeni teknolojilerle elektronik gözetleme yapmasını, karış karış her
köşesini bilen bir ülkenin, böyle bir yanlış yapması Fırat Kalkanı
operasyonundan sonra tesadüf olamaz.
Batı sisteminin ‘Türkiye’yi Ortadoğu’dan dışlayan siyaseti’
stratejik bir yaklaşım olarak benimsemesi ve bunu bütün müttefiklik
iddialarına rağmen uygulamakta ısrar etmesi karşısında
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Doğu açılımını’ bu defa Suriye üzerinden
yeni bir siyasete dönüştürmesi başta ABD olmak üzere Batı
sisteminin önemli aktörleri açısından kaygı verici bir duruma yol
açmıştır. Bir anlamda, stratejik hamle üstünlüğünü elde eden
“Türkiye’nin DAEŞ, PKK/PYD terör örgütlerinin bu ülkede belli
bölgelerde kurduğu hâkimiyet alanlarına karşı bir mücadele
başlatması ve bu topraklardaki terör yapılanmasını söküp atarak
tasfiye etmeye girişmesi, Batı’nın terörle mücadele ediyoruz
gerekçesiyle yaptığı bütün kirli ittifakların çökmesine,
anlamsızlaşmasına yol açmıştır.”