ABD seçimlerinde yaşananlar, ilginç bir durumun ortaya çıkmasına sebep oldu. Dünyanın en zengin ülkesinde, üstelik demokrasi şampiyonluğunu elinden bırakmayan bir süper devletin 21. yüzyılda sergilediği tablo, bugüne kadar üzerinde düşünmeyenler için de düşünüp tartışması gereken birçok soruyu ortaya çıkarmıştır.
Önce şu tespiti yapmakta fayda var: Başkan adaylarından biri olan Biden yıllardır ABD de devletin adamı olarak bilinmektedir. Hangi devletin sorusunun cevabı açıktır; dünyayı kana bulayan, istediği ülkelere müdahale eden, istediğinde darbe yaptıran, işgal eden, istedikleri ülkelerde istemedikleri yönetimleri deviren, ülkeleri bölüp parçalayan ‘derin Amerika’nın’ adamı. Diğer aday Başkan Trump ise, ABD piyasa kapitalizminin içinden çıkmış, ülkesinin yeniden güçlenmesini, istihdam yaratan bir büyüme anlayışını savunan, dolayısıyla orta sınıf ABD vatandaşlarının sıradan insanların taleplerine cevap vermeye çalışan pragmatist bir siyasetçidir. Bu yüzden ABD devletinin kurulu düzeninin kurumlarıyla ve stratejisiyle çelişkiler yaşamıştır fakat onlara hâkim olacak gücü ve zamanı bulamamıştır.