Türkiye’de siyaset sürecini belirleyen olaylardan biri de algı ve gerçeklik arasındaki ilişkiyle ilgilidir. Partilerin, liderlerin, siyasetçilerin, “sahip oldukları toplum algısıyla, toplumsal gerçeklik arasında bir tutarlılık” mevcut değilse, onların siyaseten bir başarı beklentisine sahip olmalarının bir anlamı olmayacaktır. Bir başka ifadeyle, “algıyla gerçeklik arasındaki mesafe” ne kadar genişse, buna dayanan siyasetin başarısızlığının boyutlarının da o kadar derin olacağını söylenebilir.
Bu noktada ortaya çıkan “vahim bir siyasi yanlış ise, olgu ve algı arasındaki tutarsızlığı, kurgulanmış, hazırlanmış bir senaryo ile gidermeye kalkışmak, moda tabirle algı operasyonu ile bunu yapmaya girişmektir. İşin daha vahim olanı ise, böyle bir meselenin bu tür müdahalelerle giderilebileceğine inanmaktır”. Toplum mühendisliği denilen, bu anti-demokrat anlayışı, siyasette otoriterizmden-totalitarizme kadar uzanan çeşitli akımlarda görmek mümkündür.