Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Alman devletinin yasakçı, demokratik bir ülkede görülemeyecek, sivil toplumun meşru zeminlerde organize ettiği toplantılara yasak getiren uygulamalarına yönelik Nazi hatırlatması, başta Angela Merkel olmak üzere çeşitli çevrelerde tepkilere yol açmakla kalmadı Türkiye karşıtı bir söylemin yükselmesinin bahanesi haline geldi. Hatırlanacağı gibi aynı Almanya daha önce de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın video konferans yoluyla bir toplantıya katılmasına yasak getirirken, bir cinayet örgütü olan PKK’nın kandildeki canisinin bu örgüt tarafından düzenlenen toplantıya benzeri bir şekilde katılmasına imkân hazırlamıştı.
Nazi nitelendirilmesinin Almanları rahatsız etmesini anlamak zor değildir fakat Almanya’nın Türkiye karşıtı politikalarının yabancı düşmanlığını, İslamofobia nefretini Türk düşmanlığına dönüştüren yaklaşımlarının Nazi dönemindeki ırkçı/nefret anlayışına benzerliğini inkâr etmek de doğru değildir. Çünkü Almanya’da bu anlayışın devlet içinde örgütlü bir biçimde üretildiğini, ev kundaklamaktan, dönerci cinayetleri diye bilinen esası Türklere ait küçük işletme sahiplerine dönük planlı katliamlara kadar uzandığı bilinmektedir. Bir ara resmi açıklamalarda bu olaylar ‘Neo-Nazi’ gruplara mal edilerek örtbas edilmek istenmişse de, bu olayları tertip edenlerin Alman gizli servisleriyle bağlantısı olduğuna dair iddialar uzun süre gündemde kalmıştır. İşin ilginç taraflarından biri de budur “Almanya’daki bu tür gayri meşru, insan hakları ihlallerini gerçekleştiren unsurların sadece zihniyet ve ideolojik bakımdan Nazilerle alakalı olmayıp örgütsel bağlarının bulunduğu yönündeki haberlerin çok ciddi bir soruna işaret ettiği ortadadır.”
Büyük Almanya projesi