Son zamanlarda en çok sorulan soru budur. ABD’nin Suriye’de arkasından Irak’ta takip ettiği aslında diğer bölge ülkelerinde de sürdürdüğü politikalar bu ve benzeri soruların artmasına sebep olmuştur. Türkiye’nin haklı olarak eleştirdiği ve kabul etmediği ABD Ortadoğu siyasetinin esaslarını sıkça vurgulayıp bunun dayandığı anlayışı ortaya koymaya çalışıyorum; yeni olmayan bu anlayış Batı sisteminin krizinin sonucu olarak daha görünür bir hale gelmiştir.
‘Bu siyasetin temellerinde ne var?’ denildiğinde fark edilmesi gereken ilk husus; Batı sisteminin sömürgecilik döneminin kapanmasıyla oluşan/oluşturulan ‘ulus devletlerin’ artık kendilerine rahatsızlık verecek bir değişim sürecine girmeleridir. Bahar devrimleriyle ortaya çıkan gelişmeler aslında bu toplumların demokratikleşme dinamiğini harekete geçirmişti ki bunun anlamı, otoriter yönetimler ve anti-demokratik siyasi rejimler tarafından Batı’nın kontrolünde tutulan bu ülkelerin demokratikleşme dinamiğiyle kontrolden çıkma eğilimine girmesidir.
Ulus devlete karşı parçalı yapılar
Halkın demokratikleşme yoluyla siyasette belirleyici olma konumuna gelmesinin önünün açılması, bu ülkelerin Batı vesayetinden çıkma eğilimine girmesi ve ülkelerin milli çıkarlarını merkeze alan politik yaklaşımların ön plana çıkması, Batı için ciddi bir endişe kaynağı olmuştur. Mısır’a, Suriye’ye, Irak’a, Yemen’e, Afganistan’a yapılan müdahaleler de Türkiye’nin maruz kaldığı terör saldırıları da ve elbette FETÖ yapılanmasının ‘askeri darbe’ girişimi de bu çerçevede düşünülebilir.