Yıllar boyunca sokaklarda, yürüyüşlerde anti-emperyalizm sloganları atıldı, ‘kahrolsun Amerikan emperyalizmi’ denildi. Bunlara dışardan bakanlar, ‘burada emperyalizme karşı nasıl bir duyarlılık var, helal olsun şu Türklere bayağı milliyetçiler ve ülkelerinin bağımsızlığına karşı çok hassasiyet gösteriyorlar’ diyebilirdi. Oysa bu sloganları söyleyenlerin çoğunluğu ne doğru-dürüst emperyalizmin anlamını biliyordu ne de ülkenin bağımsızlığının, milletin egemenliğinin milliyetçilik ideolojisinin temelleri olduğunu farkındaydı; hatta onların çoğu kendisini ‘solcu’ kabul eden, bu meselelerle slogan düzeyinde ilgilenen, bazı örgütler etrafında hareket edenlerden meydana gelen kimselerdi.
Burada anti-emperyalizmin neden milliyetçilikle ilgili olduğunu, Lenin’in bile Buharin’den neredeyse hiçbir şey katmadan aldığı, Marksist teoriyle zorlama bağlar kurmaya çalıştığı, fakat bunda bir mesafe katedemeyip Marks’tan uzaklaşarak, bütünüyle ‘milliyetçilik’ eksen