Avrupa Birliği ayakta kalabilir mi? İngiltere’nin birlikten ayrılma kararı öylesine kolay geçiştirilecek bir sonuç değildir. Burada ulusüstü yapıların hangi şartlarda devam edebileceğinden, küresel sürecin siyasal aktörleri arasında ülkeler/uluslar dışında başka kuruluşların tarih sahnesinde ne kadar rol oynayabileceğine kadar uzanan teorik sorunlar bulunmaktadır.
On beş yirmi sene önce kamuoyunda tartışılanları şöyle bir araştırınca görülecektir; Türkiye’de kendisine liberal diyen birçok kimse düz bir mantıkla işin kolayını bulmuş, kestirme bir şekilde resmi ideolojinin idealine yaklaşılmış olduğunu düşünüp ‘ulus devletten vazgeçersek AB’ye gireriz’ türünden bir ezbere sarılmışlardı.
Aslında İngiltere AB’nin ortak para projesinin dışında kalarak ekonomik olarak böyle bir birleşmenin bilimsel bakımdan sorunlu olduğunu öngörmüş ve son büyük ekonomik krizden AB içinde en az etkilenen ülke olmuştu. İngiltere, üretim gücü olarak çok geride bulunan ülkelerde AB fonlarından aktarılan kaynaklarla tüketim artışının sağlayabileceğini fakat üretim yapılarının değişmeyeceğini bilerek, başta Yunanistan olmak üzere zayıf ekonomilerin sebep olduğu verimsizliği ve külfeti üstlenmeyi reddetmiş oluyordu.
Avrupa’nın ipliği