Dün Almanya bugün Hollanda hiçbir dolaylı yola başvurmadan, diplomatik usule uymadan, uluslararası ilişkiler kuralını dikkate almadan Türkiye’nin Dışişleri Bakanı’nın Hollanda ziyaretini engellemekle kalmamış, doğrudan Bakan’ın uçağının Hollanda’ya inmesine izin vermeyeceğini açıklamıştır. Meselenin analizine geçmeden önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Hollanda’ya gitme konusundaki ısrarının ne kadar isabetli olduğunu belirtmek isterim; çünkü bu ısrar Hollanda’nın kötü niyetli, Türkiye düşmanlığına dayanan politikasının ortaya çıkmasını mümkün kılmıştır. Hollanda hükümetinin Viyana sözleşmesine aykırı olarak diplomatik temsilcilerin özgürlüklerini sınırlaması, uluslararası hukuk bakımından da nasıl bir gayri meşru bir zemine kaydığını ortaya koyacak niteliktedir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’nın kendi ülkesinin konsolosluğuna girişine izin verilmemiş olması ise bütünüyle diplomatik kuralları hiçe saymak demektir.
Avrupa’nın ciddi bir kriz içinde olduğunu yazıp söylerken meselenin hep aşırı sağın yükselişi ile ilgisi kurulup tartışma farklı bir yöne kaydırılmaktadır. “Avrupa’nın krizi ihtiyar kıtayla sınırlı değildir, meselenin ilk bakışta fark edilmeyen görülmeyen tarafı Batı’nın yaşadığı derin bunalımın bir parçası olmasıyla ilgilidir.”